Page 44 - Akademi Dergisi Temmuz
P. 44
MEZHEBE TÂBİ
OLMANIN LÜZUMU
Günümüze ula an ve varlı ını devam e iren amelî mezhepler de Agâh Kulo lu
kendi içinde; Hane , a i, Maliki ve Hanbelî olarak ayrılmaktadır. E itimci Yazar
Bu mezhepler, slam’ın yaydı ı halenin en güçlü halkası olan Ehl-i
Sünnet ve’l-Cemaat yolunun müntesipleridir. Ehl-i Sünnet genel
çerçevedir ve bu mezheplerin dayandı ı çizgidir.
Yüce dinimiz slâmiyyet, Cenab-ı Hakk’ın ihsanı ve lütfu ile
günümüzden 1445 sene öncesinde âlemlerin serveri olan
Muhammed Aleyhisselâm’a (sallallahü aleyhi vesellem) Cebrail
Aleyhisselam vasıtası ile indirilmeye ba lanmı ve 22 sene 2 ay 22
gün sonunda tamamlanmı tır (takriben 23 sene). Uçsuz ve
bucaksız kâinatın yaratıcısı olan Allahü Teâlâ; mükellef olan
kullarına yönelik olarak razı oldu u ve rıza göstermedi i birtakım
illeri, sözleri, mazarratları ve maslahatları bu lahî emirler
aracılı ıyla bild irmi tir. Muhammed Aleyhisselam, bu dünyada
geçirdi i 63 senede, Allahü Teala’dan aldı ı emir ve yasakları hem
tebli hem de tatbik etmi , kendisinden sonra da nasıl uygulanması
gerekti ini muhtelif ekillerle ifade etmi tir.
Malum oldu u üzere slâm’ın ilk devirleri yani Asr-ı Saâdet
Dönemi yalnız dinin yayılması ve dinî esasların te kiline ait
surelerin nüzulü ve Peygamber Efendimiz’in buyurdu u hadis-i
eri erin serdedilmesi ile geçmi tir. Peygamber Efendimiz’den
sonra, onun güzîde ashâbı (radiyallahü teâlâ anhüm ecmaîn)
kendilerine nakledilen bu lahî emirler manzumesine dikkatle
uymu lardır. Hazret-i Ebubekir Efendimiz (radiyallahü anh) devri,
Arap yarımadasında ba gösteren irtidat vakıalarının bertaraf
edilmesiyle geçmi tir. Hazret-i Ömer ve Hazret-i Osman (radiyal-
lahü anhüma) devirleri, slam fütuhatının yayılmaya ba ladı ı
devirlerdir. Bu devirlerde; Suriye, Mısır, Irak, Kuzey Afrika, ran ve
kısmen de olsa Maveraünnehir bölgeleri alınmı , slamiyet’in
ilâ-yevm’il-kıyâme hükümleri geni bir sahaya yayılmı tır. slam
co rafyasının geni lemesi her ne kadar birçok yönden faydalı
olmu sa da istenmeyen birtakım niza ve problemleri de
beraberinde getirmi tir. Peygamber Efendimiz’den sonra gelen ve
hem ayet-i kerimelerle hem de hadis-i eri erle medholunmu , üç
hayırlı nesil de slamiyet’e eksiksiz suretle uymu lardır. Fakat slam
dini ile yenice ere enmi halklar, eski inançlarından gelen örf ve
âdetleri mevcut dinlerinde de muhafaza etmeye çalı mı lardır.
Bunun dı ında alı tıkları bazı sosyal ve kültürel etkinliklerini
slâm’a dâhil etme çabası içinde olmu lardır. Hazret-i Osman
Efendimiz’in (radiyallahü anh) hilafetinin altıncı yılından itibaren,
tne kapısı aralanmaya ba ladı. slam co rafyasında ya ayan
halkların arasında krî, ilmî ve siyasî münâka alar kendini gösterdi.
Bu çeki melerin sonucunda insanlar tabii olarak grupla maya
ba ladı. Kitleler birçok vesile ile reislere ve eyhlere ba lılık
duymaya yöneldi. Farklı görü ve dü ünceleri benimseyen gruplar,
fırkalara evrildi. Bu fırkalar çok geçmeden mezhep olma yolunu
tu u. Hazret-i Osman Efendimiz’in vefatı üzerine Hazret-i Ali
Efendimiz hilafet makamına geçmi tir. slam co rafyasında ortaya
çıkan niza ve çeki meler bu dönem itibariyle daha da alevlenmi ,
slam ümmeti içinde sahabe-i kiram efendilerimizin de kar ı
kar ıya geldi i istenmeyen durumlar ba göstermi tir.
AKADEMİ I 42