Page 37 - Akademi Dergisi Temmuz
P. 37

AKADEMİ TEMMUZ 2024                                                                  İlim ve Araştırma Dergisi
                                                        İSTANBUL İSLAMİ İLİMLER
                                                           AKADEMİSİ
         AMEL M Z                                                                                                                     Günah ve kötülük kirinden arındırılmı , sahih itikat, ihlaslı ibadet   • Mesele, “ slâmiyet’i kimden ve nereden ö renece iz?” mesele-
         Müslüman; lehine ve aleyhine olanı bilmekle, yasaklardan                                                                     ve dürüstlü ü esas alan bir ahlakla donatılmı , bezenmi , süslen-  sidir.
         sakınıp emirlere uymakla emredilmi tir. Bu kulluk vazifesini ya                                                              mi , saf, temiz bir kalp ile hak, hakikat bilinir. Bu bilginin do ru-  • Mesele, “Ehli Sünnet’im, Hane ’yim tanımını idrak” mesele-
         müctehid yahut mukallid olarak ifa eder. Bu zamanki                                                                          lu unu nakil de teyit eder. Bu nitelikteki bilgiye sezgi, ke f ve ilham   sidir.
         Müslümanlar mukalliddir. Dört hak mezhepten birini taklid                                                                    dendi i de olur.   Anadolu'nun en ücra kö elerinde, köylerinde,   • Mesele, “ mam-ı A’zam’ın Kur’ân-ı Kerîm’den, hadis-i  eri e-
         ederler. Mezhepsizlik  ve telfîk,  sırat-ı müstakimi terktir.                                                                kasabalarında öyle insanlar vardır ki tavırları, davranı ları ve ileri   rden ne anladı ı ise onu anladım. Nasıl iman e i ise öyle iman
         Zaruret ve me akkat hâlinde di er hak mezhebi taklit bazı                                                                    görü lülükleri hepimizi  a ırtabilir. Bu insanlar ne mektep ne   e im. Nasıl amel e i ise öyle amel ederimi idrak” meselesidir.
         hâllerde farz, vacip ve bazı hâllerde caizdir.                                                                               medrese görmü  ne de bir  eyhin dizinin dibinde oturmu lardır.   • Mesele, “Kim sevilir, kim sevilmezi idrak” meselesidir.
                                                                                                                                      Ancak asırların imbikten süzülerek gelen saf, temiz, berrak su gibi   • Mesele,  “Silsile-yi Aliyye ve  mam-ı A’zam muhabbeti ile
         Buraya kadar özetlenen ilimleri ö renene âlim, bu ilimleri                                                                   kristal yapıda hikmetli sözler söylemeleri, bu insanların irfanına   kavrulup    muhabbetullâha,  mârifetullaha  kavu mak”
         uygulayanlara âbid denir. Bütün Müslümanlardan istenen, bu ilk                                                               ba lanabilir.                                         meselesidir.
         merhaleye kavu maktır. Bu merhalede kafa gözü ile görmek,                                                                                                                          • Mesele, “Muhabbetullâh ve mârifetullah ile nefsi emmareden
         bilmek ve tanımlamak hasıl olur. Yani akıl, bilgi ve zekânın beyinde                                                         Gelelim çok yüksek bir mertebe olan mârifetullah merhalesine:  kurtulup nefsi mutmainneye kavu mak” meselesidir.
         harmanlandı ı ve kendini tanımladı ı merhaledir. Bu merhale;                                                                 Marifet; bilmek demektir. Marifetullah, Allahü Teâlâ’nın zatını ve   • Mesele,  “ slâmiyet’i do ru ö renmenin tek kolay yolunun
         ilim ile kavu ulan kullu un ilk merhalesidir.                                                                                sıfatlarını tanımak, rızası dairesinde hareket etmek demektir.   ilmihâl oldu unu idrak” meselesidir.
                                                                                                                                      Zatını tanımak, anla ılamayaca ını anlamaktır. Sıfatlarını tanımak   • Mesele,  “Hüseyin  Hilmi  I ık  Hazretleri’ni  (Rahmetullahi
         FA DEL   L M  D K                                    haram ve bid’atlardan sakınmak, tâbi oldu u hocasından milyonda         ise mahlûkların sıfatlarına benzemediklerini anlamaktır.   Aleyh), “Tam  lmihal Se’âdet-i Ebediyye” kitabını ve di er
         ED L NCE/HAZMED L NCE GIDAYA,                        bir de olsa  üphe etmemek  ar ır.                                       Bütün hakikat ilimlerinin esası, kayna ı ve özü marifetullahtır. Her   kitaplarını tereddütsüzce kabul ve tasdik edebilme” meselesidir.
                                                                                                                                                                                            (Hocasına milyonda bir tereddüt, feyze mânidir.)
           FAYA DÖNÜ ÜR                                       “Feyze kavu an bir insanın kalbi; ilimler, marifetler, kerametler       an Allah’ın  huzurunda oldu unu dü ünmek, her  i te  O’nun   •  Mesele,  “Veli, candır. Veliyi görmek için can/kalp gözüyle
         Bu sayede, imanın gaybî oldu unu bilir.  eksiz,  üphesiz iman eder.   hazinesi olur. Bu saadete kavu mak için Ehl-i Sünnet itikadında   rızasına en uygun hareket tarzını bilip amel etmektir. Allah'ın halk   bakabilme” meselesidir.
         Amelin, taklidî oldu unu bilir. Mezhebini taklid ederek yasak   olmak ve dinin emir ve yasaklarına uymak  ar ır. Kıymetli    e iklerini ve Kur'ân hakikatlerini tefekkürdür. Bu derin tefekkür,
         edilenden sakınır. Emredileni  yerine  getirir.  Din  ve  dünya   ulema ve evliyanın kitaplarından tercüme edilerek hazırlanmı    kalp ve ruhun yükselmesine vesile olur.          (Her Müslüman bilir ki i ar vaktinin girdi inden emin olmadıkça
         saadetine  kavu ur. Faideli  ilim hazmedilmezse  zehire  dönü ür.   olan Hakikat Kitabevi’nin yayını ilmihal ve di er kitaplardan her   Allahü Teâlâ’ya kavu mak, yakla mak, tanımak, sevmek gibi  eyler   orucun açılması caiz olmaz. Vakit girdi inden emin olmadıkça
          slam tarihinde görülen 72 bid’at fırka bu tür zehirlenmenin netice-  gün bir veya iki sayfa okuyan o büyüklerden feyz alır. Hakikat   hep kalp ile olur. Bunlara akıl ermez, anla ılmaz. Allahü Teâlâ, her   namaza ba lanılması caiz olmaz. Elbe e  itikadi meselelerde zerre
         sidir. Müfessirlerin, muhaddislerin Ehl-i Sünnet’ten ayrılmaları bu   Kitabevi’nin yayınlarını okuyan; Resulullah’ı, evliyayı iyi    eye kavu mak için bir sebep yaratmı tır. Bir  eye kavu abilmek   tereddüt kabul edilemez. Hele ilmihaldeki temel meseleleri ıslaha
         sebepledir. Zemah erî,  bn-i Teymiye ve benzerlerinin felaketler-  tanıdı ı için onların mübarek kalbinden feyz alır ve bu feyzler,   için o  eyin sebebine yapı mak lazımdır. Bu  eylere kavu manın   kalkı mak cinnet de il de nedir? Allahü Teâlâ, Bakara Suresi’nde
         ine; ilimlerinin azlı ı de il, hazm/idrak edemedikleri çok ilimleri   bunun kalbinden, kendisine ba lananların kalblerine akar.   sebebi; kalbi temizlemek, mahlukların sevgisini kalpten çıkarmak-  müfsitlerin ifsatlarını ıslahat olarak gösterdiklerini haber veriyor.
         sebep olmu tur.                                                                                                              tır.  Buna,  fenâ-i  kalbî  denir.  Kalp,  Allah'tan  ba ka  her   eyi  tam   Tam  lmihal Se’âdet-i Ebediyye’deki dava ve temel meselelerde
                                                              Tasavvuf büyüklerinin marifetleri ise ke f ve ilham ile anla ıl-
         Bugün ilahiyat camiasında az da olsa deist ve ateistlerin bulunması,   maktadır.  lhamın do rulu u kesin de ildir.  lhamın do ru   unutursa bahsedilen  eyler, kendili inden kalbe dolar.  ıslahata   kalkı anlara, ıslahata kalkı anları samimi bulanlara ancak
         zararlı-faideli  ayrımı  yapılmamı  yo un  bilginin sebep oldu u   olup olmadı ı, Ehl-i Sünnet âlimlerinin bildirdiklerine uygun   Kâina a görünen mükemmel sanatların, muhte em  illerin her   acınır.
         hazımsızlı ın neticesidir.  lim ar ıkça zehrin artması akademik   olup olmaması ile anla ılır. Kıl ucu kadar uygunsuzluk bulunur-  birinin arkasında Allah’ın isim ve sıfatları gizlidir. Marifetullah;   Hüseyin Hilmi I ık Hazretleri’ni (Rahmetullahi Aleyh), “Tam
         seviye ile do ru orantılıdır.  “Cehaletin bu mertebesine ancak   sa yanlı  demektir.   in do rusu böyledir.   in do rusu bilinince   kâinat kitabını bu isim ve sıfatlar ile okumak, onu yaratanı tanımak-   lmihal Se’âdet-i Ebediyye kitabını” rehber edinenler; “Kıymetsiz
         profesörlük ile eri ilebilir.” sözü me hurdur. Evet bili im cehaletine   buna uymayan ilhamların, sapıklık oldukları anla ılır.” [Mektu-  tır.                                     Yazılar” kitabındaki “Bir kimse; bir mür ide ba lanırsa her  velîden
          ifa verecek bir ilaç henüz bulunamadı.              bat-ı Rabbânî 112. Mektup]                                                                                                    ‘mür idden’ yardım görür. Her mür ide tâbii olmaya kalkarsa
         Da daki, ba daki Müslümanlar Kur’ân-ı Kerîm’in Allahu Teâlâ’nın    kinci binin müceddidi  mam-ı Rabbânî Hazretleri’nin bu yazıları   Kalb,  sevgi  yeridir;  kalpten  kalbe  sevgi  akar,  buna  hubb-i   llah   hepsinden mahrum kalır.”   ölçüsünü  idrak  saadetine  kavu an-
                                                                                                                                      denir. Bu sevgiye kavu manın  artı görmek de il, sevmektir.
         kelamı oldu unda asla tereddüde dü mezler.  Fakat maalesef bir   ile di er âlimlerin yazıları, Ehl-i Sünnet âlimlerinin kitaplarına   Mesela Veysel Karanî Hazretleri, Resulullah Efendimiz’i görmedi   lardır.)
         tefsir profesörü Kur’ân-ı Kerîm’in Allahü Teala’nın hak kelamı   aykırı olan ve yanlı  olarak vehbi ilim mahsulü denilen sözlerin   ama onu çok sevdi, sevince de feyz aldı, nurlara ve marifetlere   Sözün özü, kelamın has/arı olanı ile makaleyi bitirelim.
         oldu unda  üphe edebilmektedir. Çünkü bu bedbahtlar, cehaletin   veya kitapların bozuk oldu unu göstermektedir. Böyle sözlerin   kavu tu. Tâbiînin en büyü ü oldu. Ebu Cehil ise gördü ü hâlde
         cehl-i mürekkep gayyasına batmı lardır. Kalp ve gönül gözleri   veya kitapların vehbi ilimle de bir alakası olmadı ı ilim ehlince   sevmedi i için bu nime en mahrum kaldı.   Allah’a  imanın  en   Zamanımızın bir tanesi Hüseyin Hilmi I ık Hazretleri (kuddise
         körelmi tir. Kalbleri mühürlenmi tir.  üphesiz cehl-i mürekkep,   kolayca anla ılır.                                         yüksek mertebesi, Allah'ı hakkıyla sevmektir. Allah'ı sevmek ise   sirruh), “Tam  lmihal Se’âdet-i Ebediyye” kitabında ebedî seadet
         hakkı-hakikati anlamaya engeldir.                                                                                                                                                  reçetesi olarak buyuruyorlar ki:
                                                              Gönül bir aynaya benzer. Bu ayna, parlak ve temiz ise hakikatler        ancak marifetullah ile mümkündür. Çünkü insan, gerekti i  ekilde
          imdi gelelim kalp/gönül ile bilme, görme ve tanıma merhalesine:                                                             tanımadı ı bir  zatı hakkıyla sevemez.  Ulvi maksadımız, Allahü   “Se’âdet-i Ebediyye kitâbını okuyarak anlıyan bahtiyâr bir
                                                              oraya yansır ve böyle bir ki inin gönlü, bilgiyi sadece maddi olarak    Teâlâ’nın marifetini elde etmek yani O’nu hakkıyla tanımaktır.   kimse hem din bilgilerini ö renir hem de  mâm-ı Rabbânî’yi
         Bu merhaleye irfan ile kavu ulur, kavu ana ârif denir.  de il manevî tarafıyla da ö renme imkânı bulur.  Böyle bir bilgiye   Marifetullah, hâl yoluyla kalpte hâsıl olur ve talibin kalbine sevdi i
                                                              kavu mak, ki inin kitaplardan tek ba ına kazanabilece i bir durum                                                             ‘rahmetullahi aleyh’ tanıyarak kalbi Ona meyleder, ba lanır.
          rfan; anlama, sezme ya da bilme anlamına gelir. Gerçe e ula tırma   de ildir. Bir e iticiye ihtiyaç vardır. Bu tür e itimin mekânı ise   evliyadan gelir.                         Onun bütün dünyâya saçdı ı nûrları alıp, olgunla ma a, kemâle
         iste i, hadiseleri güçlü sezi , emin adımlarla sonuca varı tır.   tekkelerdir. Tekkelerin e iticileri mür it,  eyh gibi isimler verilen     te Silsile-i Aliyye büyüklerinin yolunda olanlar çok  anslıdır.   gelme e ba lar da haberi olmaz.  Ham  bir karpuz, güne in
         Olayları bilme, anlama, sezme ve kavrama biçimidir.  ârif ve velilerdir.                                                     Çünkü zülcenaheyn olan, yani hem ilim hem de marifet yoluyla   ı ıkları kar ısında zemânla olgunla dı ı, tatlıla dı ı gibi yeti er-
          slam ıstılahında; dinî gerçekleri, sırları ve gizemleri bilme iste idir.   Tekkelerde verilen ilimler, medreselerde verilen ilimlerden daha   Cenab-ı Hakk'ı bizlere tanıtan  mam-ı Rabbânî Hazretleri gibi bir   ek kâmil bir insan olur. Bu dünyâyı, hayâtı görü ünde de i ik-
                                                                                                                                                                                            likler oldu unu hisseder. Hâller, zevkler, tatlı rü’yâlar görme e
         Feyzle bezenmi , ruha gelen manevi bilgi ve hislerle güçlenmi    çoktur. Bunlar; ilm-i iman, ilm-i  slâm, ilm-i ihsan, ilm-i tevbe, ilm-i   büyü ü tanımı  oluyorlar.              ba lar.  mâm-ı Rabbânî’yi, Evliyâyı, Eshâb-ı kirâmı ve Resûlul-
         kalp gözü ile Rabb’ini tanıtan manevi bilgi kayna ıdır. Tasavvufî   zühd, ilm-i verâ, ilm-i takvâ, ilm-i ahlâk, ilm-i mârifet-i nefs, ilm-i   Bu, Allahü Teâlâ’nın dünyada bir kuluna verece i en büyük nime ir.   lahı “sallallahü aleyhi ve sellem” rü’yâda görme e, uyanık iken
         kaynaklarda irfan yerine daha çok marifet terimi kullanılmı tır.  mârifet-i kalp, ilm-i tezkiye-i nefs, ilm-i tas ye-i kalp, ilm-i mükâ e-
                                                                                                                                                                                            rûhlarını insan  eklinde görme e, bunlarla konu ma a ba lar.
         Kalbin gıdası feyzdir. Feyz; kalbden kalbe gelen, insana Allahü   fat, ilm-i tevhid, ilm-i tecelli-i sıfat, ilm-i tecelli-i zât, ilm-i makamat,   NET CE:                          Nefsi de ga etden kurtulup, nemâzın tadını duyma a, ibâdetle-
         Teâlâ’nın razı oldu u  eyleri yaptıran nurdur, kuvve ir. Feyzler;   ilm-i vusûl, ilm-i fenâ, ilm-i bekâ, ilm-i sekr, ilm-i sahv, ilm-i mârifet    slamiyet'in  yasaklarından  sakınmak,  emirlerini  yapmak nefsin   rden zevk alma a ba lar. Günâhlardan, harâm olan  eylerden,
         Resulullah’ın mübarek kalbinden yayılmakta, evliyanın kalbleri   ve benzeri ilimlerdir.                                      tezkiyesi (temizlenmesi) ve kalbin tas yesi (küfür ve bid’a en   kötü huylardan nefret duyar.  yi huylar onun âdeti olur.
         vasıtası ile evliyayı çok seven kalblere gelmektedir. Feyz gelen kalp   Anlama, algılama, bilme ya da sezme duyuları ile kabiliyetleri   arıtılması) içindir. Ne s temizlenmedikçe ve kalp selamet   Herkese iyilik eder. Cem’iyyete, millete fâideli olur. Se’âdet-i
         temizlenir. Ahlakı güzel olur. Velinin kalbindeki feyzler, nurlar,   geli mi  ki iler için irfan sahibi denir.  rfan sahibi kimseler genel-  bulmadıkça hakiki iman hasıl olmaz. Felaketlerden, azaplardan   ebediyyeye kavu ur ve ba kalarını da kavu durur.  (Sahife:
         güne in ziyası gibi yayılır. Onu seven Müslümanların kalblerine   likle anlayı ı yüksek olan ki ilerdir. Evliya ki iler, hakkı ve do ruyu   kurtulmak için hakiki imana kavu mak lazımdır. Bunun için de   1052)
         akar. Kalbin feyz alabilmesi için Ehl-i Sünnet inancında olmak,   bildikleri için ârif kimselerdendir.                       hâlli gereken meselelerden bir kısmı:

                                                                                                    AKADEMİ  I  35
   32   33   34   35   36   37   38   39   40   41   42