Page 12 - Akademi Dergisi Temmuz
P. 12

AKADEMİ TEMMUZ 2024                                                                 İlim ve Araştırma Dergisi
                                                        İSTANBUL İSLAMİ İLİMLER
                                                           AKADEMİSİ
  ’tikâd, söz, i  ve ahlâkımızda istikâme e, sırât-ı müstekîmde   “(Ve melekler  öyle diyeceklerdir: Biz hem dünyâ hayâtında   Eshâb-ı kirâm bu defâ, “Ehl-i sünnet ve’l-cemâat nedir?” diye   En büyük âlim ve  velîlerden  Mevlânâ Hâlid-i Ba dâdî,   Ehl-i sünnet i’tikâdında idiler.  mâm-ı Mâtürîdî ve  mâm-ı   açıkça  bildirilmi   ve  Müslümânlar  arasında  yayılmı                        “Ümmetimden bir tâife, mansûr ve muza er olmakta kıyâmete   Sevgili Peygamberimiz, hadîs
 (ya’nî do ru yolda) olmanın lüzûm ve ehemmiyeti çok açıktır   hem de âhıre e sizin dostlarınızız. Size, bu âhıre e ne slerin-  sordular.  “Benim  ve  Eshâbımın  bulundu u  yolda  olanlardır.”   “Müslümânların birinci vazîfeleri, i’tikâdı düzeltip, Ehl-i   E ’arî de Ehl-i sünnet mezhebinde idiler. Her iki imâm da hep   bilgilerden birine inanmazsa kâ r olur.”  [Ahmed Tahtâvî,   kadar devâm eder. (Ümmetimden bir tâifenin zaferi, kıyâmete   “Ümmetim[in âlimleri] dalâlet ola
 çünkü insanlar için en zor i lerden birisi,  “istikâmet”  üzere   izin ho lanaca ı (nimetler) var; hem size, burada ne isterseniz   buyurdu.  Sünnet vel-cemâat âlimlerinin bildirdiklerine uygun olarak   bu mezhebi yaydılar. Sapıklara kar ı ve eski Yunan felsefesinin   Hâ iyetü’t-Tahtâvî;  mâm-ı Rabbânî, Mektûbât-ı Rabbâniyye;   kadar devâm eder.) Onları yardımsız bırakanların, kendilerine   [ mâm Ahmed]  yâ ümmet-i Îsâ, yâ ümmet-i Muhammed; yâ Hanefî yâhût yâ  â î   Mekt
 olmak, “sırât-ı müstekîm”de bulunmaktır.   var.” (Fussılet, 30-31)  inanmaktır.  kinci olarak, fıkıh ( slâmiyet'in emir ve yasaklarla   bataklıklarına saplanmı  olan maddecilere kar ı, bu tek mezhebi   Seyyid Abdülhakîm Arvâsî]  bir zararı olmaz.” [Tirmizî]  denilir.” [Kâdî Beydâvî, Rûhu’l-beyân, Tefsîr-i Hüseynî]
 En büyük âlim ve velîlerden olan  mâm-ı Rabbânî Müceddid-i   ilgili) bilgilerini ö renip her  eyi bu bilgiye göre yapmaktır.”   “Allahü teâlânın rızâsı, icmâdadır. Cemâa en ayrılan,   “Allahümme erinel-hakka hakkan verzukne’ ibâah ve
 Âyet-i kerîmelerde ve hadîs-i  erî erde geçen “istikâmet”   “Rabb’imiz Allah’tır.” deyip sonra (dînin hükümlerine uyarak)   Elf-i Sânî Ahmed Fârûkî Serhendî (kuddise sirruh) buyurmu -  buyurmu tur. [ ’tikâdnâme / el-Îmân ve’l- slâm]  savundular.   “Cehennem'e girecekleri bildirilmi  olan yetmi iki bid'at fırkası,   “Hakk’ın yardımı, ümmetimden bir tâifeye, kıyâmete kadar   Cehennem’e gider.” [ bn-i Asâkir]  Kötü milletler de zâlim krallarıyla ça ırılırlar. Meselâ Fir’avu
 kelimesinin tâm olarak manâsı nedir?   istikâme e olanlar (do ru yolda gidenler var ya), onlara bir   tur ki:  Bu iki büyük Ehl-i sünnet âliminin zamanları aynı ise de   ehl-i kıble oldukları için bunların hiçbirine kâ r dememelidir.   devâm eder. Bunları bırakıp ayrılanların bu tâifeye bir zararı   tara arları, Nemrut’un adamları diye ça ırılırlar. Kötüler kötü,   Rabbî! Do ruyu, bize, do ru olarak göster ve bize ona uymayı
 korku yoktur ve onlar mahzûn da olmayacaklardır.”  “Allahü teâlânın bildirdi i her dîn iki kısımdır. Biri, kalb ile inanıl-  Fakat bunların, dînde inanılması zarûrî, lâzım olan  eylere   olmaz.” [ bn-i Mâce]  “Ümmetim[in âlimleri], hiç bir zaman dalâle e icmâ yapma-  iyiler de iyi liderleriyle ça ırılırlar. [Meâlimü’t-tenzîl]  nasip et ve yanlı , bozuk olan  eylerin yanlı  olduklarını, bize
 Lügatlerde, sözlüklerde, “Düzgün bir yolda olmak”, ya’nî “Hakk   “Ehl-i Sünnet i’tikâdı sana önce lâzım olan,  ması lâzım olan bilgiler; di eri beden ile veya kalb ile yapılacak   bulundukları yerler birbirinden ayrı ve kar ılarındaki saldır-  zlar.  htilâf olunca sivâd-ı [sevâd-ı] a'zama [Ehl-i sünnet âlimleri-  göster ve onlardan sakınmamızı nasip et." diye yazılıdır.
 yolda olmak, Hakk yola girmek” gibi ma’nâlara gelen   “Onlar Cennetliktirler.   ledikleri amellere mükâfât olarak    Yetmi  üç fırka var amma, Cehennemlik geri kalan,  ibâdet bilgileridir. Bunlardan  i’tikâd esâsları  her  dînde aynıdır,   ganların dü ünü  ve davranı ları ba ka oldu undan savunma   inanmayanları  ve  “Ahkâm-ı  er'iyye”den  her Müslümân’ın   “Ümmetimden hak üzere bir tâife, kıyâmete kadar gâlip olarak   nin ekseriyetinin bildirdi i yola] tâbi olun.” [ bn-
                                                              sünnete uygun olarak veya ba ka bir müctehidin yâhût bir
 “istikâmet”,  bir terim (ta’bîr, ıstılâh)  olarak,  “Her i te i'tidâl   orada ebedî kalacaklardır.” (Ahkâf, 13-14)   Müslümânlar hep sünnîdir, cümlenin reîsi Nu'mân,  dînin aslı ve temelidir; dîn a acının gövdesidir. Amel ise a acın   metotları ve tenkitleri birbirinden farklı olmu tur.  Durum   i i i i,  bildi i   eyleri  te'vilini bilmeden reddedenleri  kâ r   cihâd eder.” [ bn-i Asâkir]  BİR VAKIF MEDENİYETİ ESERİ:  “Yâ Mukallibe’l-kulûb (Ey kalpleri çeviren!)  Kalple
 üzere bulunma, her çe it i te denge anlayı ı üzerinde olma;    Cennet ile müjdelendi, îmânda bunlara uyan.”  dalları ve yaprakları gibidir.  Her  Müslümân’ın  önce i’tikâdını   böyle ise de bu hâl, yollarının ayrı oldu unu göstermez. Bunlar-  olurlar.” [ mâm-ı Rabbânî, Mektûbât-ı Rabbâniyye]  Dört mezhepten ba kasıyla amel etmek câiz de ildir, bunda icmâ   Sahâbînin ictihâdına uyarak yaptıkları ibâdetler, sahîh olmaz   dîninde sâbit kıl”, “Yâ musarrife’l-kulûb (Ey kalple
 do ruluk, dürüstlük, dürüst olma; adâlet ve do ruluktan   Ma’lûm oldu u üzere, Sevgili Peygamber’imiz, bir gün,   düzeltmesi, Ehl-i Sünnet vel-cemâat âlimlerinin bildirdikleri   dan sonra gelen  yüzbinlerce derin âlim ve velî, bu iki yüce   “Ehl-i Bid'at  =  Bid'at  Ehli  =  Bid'at sâhibi”: “Bid'at sâhipleri;   Mi kâtü’l-mesâbîh’deki, “Bir zaman gelir, ümmetimin bir kısmı   hâsıl  olmu tur.  (El-Mesâilü’l-müntehabetü   ’r-risâleti   mı?” diye bir suâl hâtıra gelebilir.
 ayrılmayıp dîn ve akıl dâiresinde yürüme, i lerde dîn ve aklın   “ eyyebetnî sûretü Hûd: Hûd sûresi beni ihtiyârla ı (Saçı-   brâhîm Hakkî Erzurumî de (rahmetullahi aleyh), bir  iirinde   gibi inanması lâzımdır. Cehennem’in ebedî azâbından kurtu-  imâmın kitaplarını inceleyerek ikisinin de Ehl-i sünnet mezhe-  Peygamber Efendimiz’in (sallallahü aleyhi ve sellem) ve Eshâb-ı   mü rik olur, puta tapar, peygamberim diyen çıkar. Ben, son   ve’l-vesîle)  Âbidin (rahmetullahi a
 sınırları içerisinde hareket etme” demektir.   ma-sakalıma ak dü ürdü.)” buyurmu tur. (Tirmizî, Tefsîru    öyle buyurmu tur:  binde olduklarını söz birli i ile bildirmi lerdir.  kirâmının bildirdikleri do ru i’tikâddan/inanı tan (Ehl-i Sünnet   Peygamberim. Benden sonra peygamber gelmez. Ümmetim   İSTANBUL EĞİTİM, KÜLTÜR VE  ö retilen ne kadar mühim duâlardır ve istikâme e olmanın
 Sûreti Hûd, 6; Hadîs no: 3.297).]  lanlar ancak bu i’tikâd üzere olanlardır.” [ mâm-ı Rabbânî,   i’tikâdından) ayrılanlar; i’tikâdda (îmânda) ve amelde (ibâde e)   arasında, do ru yolda olanlar, her zaman bulunur. Onlara kar ı   Fıkıh ve Usûl-i Fıkıh kitaplarında, “Dört hak mezhepten birine   “Bir ibâdetin sahîh olması için dört mezhebden herhangi
 Yine bu kelimeye, “Verilen söze ba lılık, dînî ve dünyevî i lerde   “Hudâ Rabb’im, nebim hakkâ Muhammed’dir Resûlüllah,  Mektûbât-ı Rabbâniyye]  Kıymetli Osmânlı âlimlerinden Ta köprüzâde’nin de ifâde e i i   dînde olmayan  yenilikler ortaya çıkaran kimseler,  dinde   çıkanlar, Allahü teâlânın emri gelene kadar, do ru yolda olan   uymak vâciptir ya’nî farzdır.” deniliyor. Hadîs-i  erî erde bildir-  birine uygun olması lâzımdır. Ya’nî, o i in sahîh olması için, bir   ehem
           SOSYAL HİZMETLER VAKFI,
 orta yolu takip etme” ma’nâları  da verilmi tir.  “Müstekîm”   Sebebi soruldu unda Allahü teâlânın, orada, Sevgili Peygam-    Hem  slâm dînidir dînim, kitâbımdır Kelâmullah,  “Kalbe gelen bütün mânevî ahvâli/hâlleri,  ke i eri  (bulu ları)   gibi:   reformculardır. Hadîs-i  erî e Cehennem'e gidecekleri bildirilen   bu kimselere zarar yapamaz.” hadîs-i  erî  de gösteriyor ki bid'at   ilen “vâcib” kelimesi de genelde “farz” anlamında kullanılmak-  mezhepte uyulması lâzım o
 kelimesi de “istikâmet”ten türemi tir.  ber’imiz Muhammed Aleyhisselâm’a  öyle bir emir verdi ini     Akâidde, Ehl-i Sünnet oldu mezhebim, hamdolsun,  “Ehl-i Sünnet’in akâidde iki kolu vardır:   ehli kimseler, dînimizi, kıyâmete kadar asla bozamazlar.   tadır. Di er üç mezhepte de  “vâcib” denilince  “farz” anla ılır.   gerekir. Bir ibâdeti yaparken  artlarından biri bir mezhebe, ba ka   gizlenmi , bâtıl ise hak  ekline bürünmü , hak gibi görünüyor.
 zikretmi tir:     Amelde, Ebû Hanîfe mezhebi, mezhebim vallah.”  bize verseler fakat kalbimizi Ehl-i Sünnet i’tikâdı ile süslemeseler   1) Mâtürîdiyye Mezhebi:  Bunun imâmı  Ebû Mansûr   yetmi  iki fırkadan her biridir.”  biri de ba ka bir mezhebe uygun olursa bu ibâdet sahîh olmaz.”
 Yüce Rabb’imiz, bizlere her gün 5 vakit namazda,  “sırât-ı   kendimi mahvolmu  ve hâlimi harâb bilirim. Bütün harâblıkları,   Mâtürîdî’dir (rahimehüllah).    Îmân, dînin aslı, i in temelidir; inanı  do ru olmazsa ibâdetlerin   Kütüphâne ve kitapçılarda bulunan  slâm kitapları arasında bozuk   Hanefî’deki “vâcib” hükmü, di er üç mezhepte yok gibidir.  (Hâ iyetü Reddi’l-muhtâr)  Ama Allahü teâlâ,  slâmiyet’i do ru olarak ö renmek isteyenlere,
                                                                                                                                    bunu nasip edece ine dâir söz vermi tir. “Do ru yolu arayanları,
 olanları pek çok ise de do ru olanları da vardır. Bu do ru kitaplar,
           İSTANBUL İSLÂMÎ İLİMLER
 müstekîm” üzere bulunmamız için duâ etmemizi emir buyur-  “Bundan dolayı emrolundu un gibi istikâme e (dosdo ru) ol.   Peygamber Efendimiz, Müslümanlar arasında îmânda ve i’tikâdda   felâketleri üzerime yı salar lâkin kalbimi Ehl-i Sünnet i’tikâdı   2) E 'ariyye Mezhebi: Bunun da imâmı Ebü'l-Hasen E 'arî’dir   hiçbir kıymeti olmaz. Ama îmânın “hakîkî îmân = sahîh akîde =   hiçbir zaman yok olmaz ve hiçbir kimse yok edemez. Bunların   ÂYET-  KERÎMEDE GEÇEN  MÂMLARI  LE
 maktadır.  “ stikâmet”  masdarının  ism-i  fâili  olan  “müstekîm”;   Beraberindeki tevbe edenler de (do ru olsunlar). A ırı gitme-  ayrılıkların felâket oldu unu bildirerek  mâm-ı Tirmizî’nin rivâyet   ile  ere endirseler hiç üzülmem.” [Hâce Ubeydullah-ı Ahrâr]  (rahimehüllah).  kisinin de bildirdi i îmân esasları aslında   do ru inanı ” olması lâzım.  koruyucusu, Allahü teâlâdır. Bu kitapları arayıp, bulup, okuyup   ÇA RILMAK NE DEMEKT R?  “Bir müctehid ictihâd ederken
 “do ru olan, düzgün olan, e risi-bü rüsü olmayan, hakk olan”   yin. Muhakkak ki O, bütün yaptıklarınızı görüp durmaktadır.”   e i i me hûr bir hadîs-i  erî nde,  “Benî  srâîl (Yahûdîler),   “Ehl-i Sünnet i’tikâdında olmayan hiçbir kimse evliyâ olama-  aynıdır. Yalnız aralarında, teferruâtla ilgili; îzâh, ifâde ve üslûb   saâdete kavu anlara müjdeler olsun! (F. Bilgiler)  bir hükmü, Allah katında yanlı  ise bizim o hükümle amel
 anlamında kullanılmaktadır. [Hanefî mezhebinde mutlak kırâat   (Hûd, 112)  yetmi  bir fırkaya ayrılmı tı. Bunlardan yetmi i Cehennem’e   mı tır.” [ mâm-ı Rabbânî, Mektûbât-ı Rabbâniyye]  tarzından do an cüz'î bazı farklılıklar vardır.”   Kur’ân-ı Kerîm’de meâlen,  “…Fırkalara ayrılmayın=Parçalan-  Mukaddes kitâbımız Kur’ân-ı Kerîm’de “ srâ” Sûre-i celîlesinin   etmemiz  günâh  olmaz  mı?” diye de bir soru hâtıra gelebilir.   Bilindi i gibi, biz Müslümânlar, her gün 5 vak
           AKADEMİSİ
 farz  ama  Fâtiha’nın  okunması  vâcibtir;   afîî  mezhebinde  ise   Peygamber Efendimiz, Mescid-i Nebevî’nin avlusunda, kalın   gidip ancak bir fırkası kurtulmu tur. Nasârâ da (Hıristiyân-  mayın…” buyuruldu. Bu âyet-i kerîme,  “ ’tikâdda, inanılacak   HAK OLAN MEZHEP  MÂMLARINDAN B R NE UYMAK   71. âyet-i kerîmesinde meâlen, “O gün (kıyâme e), her fırkayı   Müctehid, ictihâd ederken yanılsa bile günâh olmaz, sevâb olur.   rek’atında, Fâtiha Sûresi’ni okuyarak, “Allah’ı
 Fâtiha’nın okunması, cenâze namazı da dâhil olmak üzere bütün   bir hat çizip kenarlarına da ince çizgiler çizdikten sonra,  u   lar), yetmi  iki fırkaya ayrılmı tı. Yetmi  biri Cehennem’e    mâm-ı  a’rânî de (kuddise sirruh) buyurmu tur ki:   Peygamber Efendimiz’in, hadîs-i  erî nde “fırka-i nâciye (kurtu-  bilgilerde parçalanmayın.” demektir. Ya’nî  “ne slerinize ve    AR IR   imâmları ile ça ırırız.” buyurulmu tur. Bu mühim âyet-i celîle   Allahü teâlâ, insanları kend
 namazlarda farzdır.]  âyet-i kerîmeyi okumu tur:  gitmi tir. Bir zaman sonra benim ümmetim de yetmi  üç   “Tasavvuf büyükleri ve fıkıh âlimleri, [bi-iznillah] kendilerine   lu  fırkası)” olarak bildirdi i bir tek i’tikâd mezhebi vardır. O da   bozuk dü üncelerinize uyarak do ru îmândan ayrılmayın.”   hakkında mu’teber bazı tefsîrlerden bazı  nakiller yapmak   de il, müctehidin ictihâdına uyup uymamakla imtihân edece-  ilet.” diye duâ etmekteyiz.
 “Ehl-i sünnet vel-cemâat mezhebi”dir,   mâm-ı Mâtürîdî ve
 fırkaya ayrılır. Bunlardan yetmi  ikisi Cehennem’e gidip
 “Sırât-ı müstekîm” ise, “Allah’ın dosdo ru yolu” anlamına gelir.   Bu âyet-i kerîmede,  “  te bu, benim sırât-ı müstekîmim   yalnız bir fırka kurtulur.” buyurmu tur.  uyanlara  efâat ederler. Rûhlarını teslîm ederlerken, kabirde    mâm-ı E ’arî bu mezhepte iki i’tikâd imâmıdır ve bu mezhebi   demektir.  ’tikâdda ayrılmak, parçalanmak elbe e, hiç câiz   Kur’ân-ı Kerîm’de, “Mü’minlerin [i’tikâd ve ameldeki] yolundan   istiyoruz.  ktir. Bu geni li i, bu rahmeti, Habîbinin ü
                                                              etmi tir.  Müctehide ya’nî kendi mezhebine uyan kurtulur. Bir
 de ildir. Hadîs-i  erî e de,  “Cemâat rahmet, ayrılık azaptır.”
 Zâten  slâmın bir adı da, “Sırât-ı müstekîm”dir. Çünkü bu yol;   (dosdo ru yolumdur), ona uyun. Ba ka yollara uymayın ki sizi   her rek’atında, 40 defa Fâtiha Sûresi’ni okuyarak, “Allah’ım! Bizi, sırât-ı    stikâmetin kar ıtları; “hıyânet” [do rulu u bırakıp, ba kalarının   Münker ve Nekîr isimli iki melek suâl ederken ve ha ırda, ne irde,   yaymı lardır.  buyurulmu tur.   ayrılanların Cehennem’e gidecekleri…” beyân buyurulmu tur.   Tefsîr ilminin büyük üstâdı olan ve  “
 e risi-bü rüsü olmayan, sa lam olan, dosdo ru yoldur.   O'nun yolundan ayırmasın. (Allah, azâbından) korkarsınız diye   müstekîme, do ru yola ilet.” diye duâ etmekteyiz.   hukûkuna tecavüz etme, verilen sözde durmama ve ahde riâyet   Eshâb-ı kirâm, bu bir fırkanın kimler oldu unu sordu unda,   hesapta, Sırât’ta yanında bulunurlar; onu unutmazlar. Tasavvuf   [Nisâ, 115]  anılan, müfessirli inin yanında, aynı zamanda,  â ’î mezhebinde   âlimin farklı ictihâdı, bu ictihâdın
 büyükleri, kendilerine uyanları, [Allahü teâlânın izniyle] bütün
 etmeme], “sahtekârlık”, “yalancılık” ve “sapıklık” gibi vası ardır.
 “Cehennem’den kurtulan fırka, benim ve Eshâbımın gi i i
 Hak yola ula mak için “istikâmet”ten ba ka bir yol yoktur. Dînde   size böyle tavsiye etmektedir.” (En'âm, 153) buyurulmu tur.  Her gün 17 defa  “farz”larda, 3 defa  “vitir”de, 20 defa da   yolda gidenlerdir.” buyurdu.  korkulu yerlerde kolladıkları gibi müctehid  mâmlar da onları   EHL-  SÜNNET NE DEMEKT R?   “…Parçalanmayın…” âyet-i kerîmesi  “Fıkıh bilgilerinde   “Medârik” tefsîrinde bu âyetin açıklamasında, “Kitâb ve sünnet-  fıkıh âlimi olup  îrâz’da kâdîlık yapan,
               Sebaha in Kazaz
 MEZHEPLERE AYRILMAK PARÇALANMAK MIDIR?
 ayrılmayın.” demek de ildir. Ahkâmda, amellerde olan ictihâd
 ihlâslı olmak  “istikamet”le (do rulukla)  olabilir. Müslümân   “Her kim de kendisine do ru yol (hüdâ, hidâyet) apaçık belli   “sünnet”lerde olmak üzere, toplam 40 defa okudu umuz   CEHENNEM’DEN KURTULAN TEK FIR   korurlar. Bunlar, mezhep imâmlarıdır; bu ümmetin bekçileridirl-  bilgilerindeki ayrılık, hakları,  farzları,  amellerdeki  ince  bilgileri   ten ayrılmak gibi icmâdan da ayrılmak câiz de ildir.” buyuru-   ehrinde tevellüd, 685 [m. 1286] senesinde Tebrîz’de vefâ
               E itimci Yazar
 insan, istikâmet sâhibidir. Bu bakımdan “istikâmet” yüksek bir   olduktan  sonra,  Peygamber’e  aykırı  hareke e  bulunur  ve   “Fâtiha-i  erîfe”de,  Cenâb-ı Hakk’a, “Bizi, (itikâd, söz, i  ve    mâm-ı Rabbânî (kuddise sirruh) buyurmu tur ki:   er… Dört mezhep imâmından diledi ini taklîd et de saâdete   “Ehl-i Sünnet” terimi, daha ziyâde izâfet (tamlama) hâlinde, ya’nî   ortaya koymu tur. Eshâb-ı kirâm da günlük i leri açıklayan bilgile-  luyor.  Kâdî Abdullah bin Ömer B
 makam; aynı zamanda zor bir görevdir.  nanan ve inancının   mü’minlerin yolundan ba kasına i ibâ ederse, uyar giderse   ahlâkımızda)  sırât-ı müstekîme  hidâyetle / do ru yola ilet;   Her fırka, her grup, benim yolum do ru diyor.  mâm-ı Rabbânî   “Âkıl (akıllı) ve bâli  olan (ergenlik ya ına/ça ına ula an) her   kavu ” [el-Mîzânü’l-kübrâ]  “Ehl-i Sünnet  ’tikâdı veya Akîdesi”, “Ehl-i Sünnet Mezhebi”,   rde,  birbirlerinden  ayrılmı lardı. Fakat  i’tikâd  bilgilerinde  hi
 gere ini yerine getiren ki i, do ru insandır.   onu,  döndü ü sapıklıkta bırakırız. Âhire e de kendisini   (Bizi, râzı oldu un ve en mükemmel kıldı ın mukaddes  slâm   Hazretleri buyuruyor ki: “Hadîs-i  erî e, Müslümânların 73   erkek ve kadının birinci vazîfesi, Ehl-i Sünnet âlimlerinin    ek ve  üphe yoktur ki  Ehl-i  sünnet  i’tikâdını  ortaya  koyan   “Ehl-i Sünnet Yolu”, “Ehl-i Sünnet Fırkası”, “Ehl-i Sünnet ve   ayrılıkları yoktu. Hadîs-i  erî e, “Ümmetimin ayrılı
                                                                                                                                                                                          gi i i yolda bulunanlardır.”
 yazdıkları akâid bilgilerini/îmân bilgilerini/inanılacak  eyleri
                                                                                                                                                                                                                      buyurmu tur.
                                                                                                                                                                                                                                   Resûlullah
 dîni ve en sevgili Peygamberinin yolu olan hak yolda sâbit
          Her ne kadar  slam öncesi
 Allahü teâlâ, yüce kitâbı “Kur’ân-ı Kerîm”de, “Ey îmân edenler,   Cehennem’e koyarız ki o, ne kötü bir dönü  yeridir.” (Nisâ, 115)  eyle); kendilerine (fazlından ve ihsânından) ni’met verdi in /   fırkaya ayrılacakları bildirildi. Bu 73 fırkadan her biri,  slâmiyet’e   ö renmek ve bunlara uygun olarak inanmaktır. Kıyâme e   Resûlullah Efendimiz’dir. Eshâb-ı kirâm, îmân bilgilerini bu   Cemâat fırkası”, “Ehlü’s-Sünneti  ve’l-Cemâa”, “Ehl-i Sünnet   plere ayrılması]  rahme
 uydu unu, Cehennem’den kurtulaca ı bildirilen bu fırkanın
          toplumlarda da vakıf benzeri
 Allah'tan korkun ve do rularla beraber olun” (Tevbe, 119) ve   Bu âyet-i kerîmede,  müminlerin  yolundan  sapanların   ihsân, lütuf ve ikrâmda bulundu un (mes’ûd ve bahtiyâr)   kendi fırkası oldu unu söylemektedir. Kur'ân-ı Kerîm’de meâlen   ya’nî öldükten sonra Cehennem azâbından kurtulmak, onların   kaynaktan aldılar. Tâbiîn-i ızâm da bu bilgilerini, Eshâb-ı   Âlimleri”…  eklinde kullanılır. Kitaplarda  “Ehl-i Sünnet” için   bilgilerinde  ayrılması  böyledir.  (Abdül a
          müesseseler oldu u bilinse de
 “Ey inananlar, Allah'tan korkun ve do ru söz söyleyin” (Ahzâb,   Cehennem’e gidecekleri açıkça bildiriliyor.  kimselerin (ya’nî Peygamberler, sıddîklar,  ehîdler ve velîler-  buyuruluyor ki:  bildirdiklerine inanmaya ba lıdır.” [Mektûbât-ı Rabbâniyye]  kirâmdan ö rendiler. Daha sonra gelenler ise bunlardan   “Ehl-i Hak (Do ru yolda olanlar)” ta’bîri de kullanılmaktadır.   el-Hadîkatü’n-Nediyye)  Kıyâme e, herkes kendi mezhep imâmının ismi ile ça rılacaktır.   ça ırırız.”
 0) buyurmaktadır.  in) yoluna eri tir; (hakkı kabûl etmeyip küfre vardıklarından)   ö rendiler. Böylece, Ehl-i sünnet bilgileri, bizlere nakil ve   “Hanefî mezhebindekiler, i’tikâdda Ebû Mansûr Mâturîdî   icra e ikleri toplumsal fonksiy-  sa her âlimden sormaları, sonra bir mezhebi ö renip bu mezhebi   yoludur. Kurtulu  yolu, yalnız Eshâbımın gi i i yoldur.” deme-
 “O gün, yüzleri ate  içinde kaynayıp çevrilirken, ‘Vâh bize!   “Her fırka, do ru yolda oldu unu sanarak sevinmektedir.”   Bir hadîs-i  erîf meâli  öyledir: “Ümmetim, 73 fırkaya ayrılacak-  tevâtür yoluyla geldi. Bu bilgiler akıl ile bulunamaz. Akıl bunları   Allahü teâlâ, Kur'ân-ı Kerîm’de meâlen buyuruyor ki:  “Ey    mâm, kendisini taklîd edene,  efâat edecektir. Dört mezhep   “Rûhu’l-beyân”  ve  “Tefsîr-i Hüseynî”  isimli  tefsîrlerde  ise   taklit etmeleri gerekti ini
          onları bakımından  slâmî dönem
 Takvâ üzere ya ayanlara  “istikâmeti do ru insan” derler. O;   Ke ki  Allah’a  itâat  etseydik,  Peygambere  de  itâat  etseydik!’                               gazaba u rayanların (yahûdîlerin) ve sapmı ların, sapıkların   [Mü’minûn, 53 ve Rûm, 32]  tır. Bunlardan 72’si Cehennem’e gidecek, yalnız bir fırka kurtu-  de i tiremez. Akıl, bunları anlamaya yardımcı olur. Ya’nî, bunları   Peygamber’im! Dînde fırka fırka ayrılanlarla senin hiçbir ilgin   Hazretleri’ne tâbi olmu
  krinde, sözünde, i inde ve bütün davranı larında do rudur.   diyeceklerdir.”   (Hıristiyânların) yoluna de il.”  (Âmîn  =  Kabûl  buyur   lacaktır. Cehennem’den kurtulacak  olan tek  fırka,  benim ve   anlamak, do ruluklarını, kıymetlerini kavramak için akıl lâzımdır.   yoktur. Onların cezâlarını Allahü teâlâ verecektir. Kıyâmet   i’tikâdî ve amelî hususlarda,  mâm-ı A'zam Ebû Hanîfe Hazret-   öyledir: “Bana inâbet edenin yoluna uy.” [Lokmân, 15]  mezhebinin imâmı ile ç
          vakı arına nazaran oldukça dar
 Müslümân, Hazret-i Peygamberi kendisine örnek alır. Sevgili   Allah’ım!) [Fâtiha, 6-7] diye duâ etmekteyiz, yalvarıp yakarmak-  Bu çe itli fırkalar arasında kurtulu  fırkasının alâmetini Peygam-  Eshâbımın yolunda gidenlerdir.” [Tirmizî,  bn-i Mâce]  günü Allahü teâlâ, dünyâda i lediklerini onlara hâtırlatacaktır.”   leri’nin mezhebindedir. Mâlikî,  â î ve Hanbelî mezheblerinde   Bu  dört  büyük   mâmın,  bu  inâbet  yolunda  oldukları  icmâ  ile    â î’ denilir.” ifâdes
          kapsamlı yardım kurulu ları
 Peygamber’imiz ise do rulu un örne i idi. Dîn ve dünyâ ile ilgili   “Yine  öyle diyecekler: ‘Ey Rabb’imiz! Do rusu bizler, beyler-  tayız.  ber  Efendimiz  bildirmi tir:  “Bu fırkada olanlar, benim ve   Amelde dört mezhebin imâmları, bu mezhepte [Ehl-i sünnet   [En'âm Sûresi, 159]  bulunanlar ise i’tikâdda Ebü'l-Hasen E 'arî Hazretleri’ne tâbi   bildirilmi tir.  aların, dört hak mezhepten birine uymanın vâcib oldu unu   Rastgele mü üye sormak, Eshâb-ı kirâm ve Tâbiîn zam
          olarak tanımlanabilirler.
 vazîfelerini, emrolundu u gibi yapmaya çalı an bir Müslümân,   imize ve büyüklerimize itâat e ik de onlar bizi yanlı  yola   Eshâbımın gi i i yolda bulunanlardır.” [Tirmizî]  “Ehl-i Sünnet vel-cemâat”, “sünnet ve cemâat ehli” demektir.   ve’l-cemâat mezhebinde] idiler. Hadîs âlimlerinin hepsi de   Hadîs-i  erî e de buyuruldu ki: “Benî  srâîl, yetmi  bir fırkaya   olmu lardır.  Ebü'l-Hasen E 'arî,  â î mezhebinde idi.”   gösterdi ini söylemi lerdir.   çünkü o zaman mezhep
 dosdo ru bir insandır. Bu sıfatlara sâhip olan bir kimse, toplumun   götürdüler.”    ST KÂME E OLMANIN   Eshâb-ı kirâm, Peygamber Efendimiz’in cemâatidir.  Sünnet de   ayrılmı tı. Bunlardan yetmi i Cehennem'e gidip ancak bir   [Ta köprüzâde, Mi âhu’s-Seâde/Mevzûâtü’l-Ulûm]  HAK ÜZERE OLAN B R TÂ FE [HAK CEMÂAT],   “Eshâb-ı kirâm”ın veyâ “Tâbiîn”in yâhût da “Tebe-i Tâbiîn”in   10 cildlik “Rûhu’l-beyân” tefsîri, Aydos’ta tevellüd edip Bursa’da   müctehide sorma imkânı da y
 en de erli bir ferdidir.   “Ey Rabb’imiz! Onlara azâbın iki katlısını (2 katını) ver ve   (DO RULU UN, DO RU YOLDA OLMANIN) ÖNEM   Peygamber Efendimiz, kendini söyledikten sonra, Eshâb-ı kirâmı da   Peygamber Efendimiz’in yolu demektir.  fırkası  kurtulmu tur.  Nasârâ da  (Hıristiyânlar)  yetmi   iki   “Ehl-i sünnet vel-cemâat” ulemâsı demek,  “Resûlullah’ın ve   KIYÂMETE  DAR BULUNACAKTIR  dînî bir konuda i ifâklarına, söz birli i etmelerine “icmâ” denir.   vefât eden,
                                                                                                                                    hümün-nesârâ]
 söylemesine lüzûm olmadı ı hâlde, bunları da söylemesi, “Benim
                                                              müctehid olan âlim demektir.  (Kemâlüddîn   bnü’l-Hümâm,
 Dârul-fünûn  müderrislerinden  Seyyid  Abdülhakîm  Efendi   onları büyük bir la’netle la’netle (rahmetinden uzakla tır).”   Do ruluk; dü üncede, sözde ve davranı ta gerçekle ir.  yi insanın   yolum, Eshâbımın gi i i yoldur. Kurtulu  yolu, yalnız Eshâbımın   Demek ki, “Ben, sâdece Kur’ân’a ve sünnete yapı ırım!” demek   fırkaya ayrılmı tı. Yetmi  biri Cehennem'e gitmi tir. Bir zaman   Eshâb-ı kirâmın gi ikleri do ru yolda bulunan âlimler” deme-  Bir cemâatin kıyâmete kada
 övülmü lerdir. Bunlara  “Selef-i  sâlihîn” denilir.  cmâa uymak
 Hazretleri’nin her hâli istikâmet üzere idi. “ stikâmet yâni Allahü   (Ahzâb, 66-67-68)  vası arı arasında en ba ta do ruluk yer almı  ve Müslümânların   gi i i yoldur.”  demektir. Eshâb-ı kirâmın yolunda giden, elbe e   yetmiyor. Eshâb-ı kirâmı sevmek ve onların yolunda olmak da   sonra benim ümmetim de yetmi  üç kısma ayrılır. Bunlardan   ktir. “Hak olan cemâat” ve 73 fırka içinde Cehennem’den kurtu-  Bunlar, fırka-i nâciye denilen Ehl-i sünnet vel-cemâat   farzdır, ic
 teâlânın be endi i do ru yol üzere olmak, kerâmetin   Yine Peygamber Efendimiz,  “Bana  slâm’a dâir bir  ey söyle,   temel  prensiplerinden olmu tur. Allah'tan gerçek manada   Ehl-i sünnet vel-cemâat fırkasıdır. Cehennem’den kurtulan fırka,    ar ır. Peygamber Efendimiz, “Sadece benim yolumdan gidenler   yetmi  ikisi Cehennem'e gidip yalnız bir fırkası kurtulur.   laca ı bildirilmi  olan “Fırka-ı nâciye” bunlardır.   fırkasıdır.  imdi çok kimse kendilerinin bu fırkadan o
 üstündedir.” sözünü sık sık tekrâr ederdi.   artık o konuda, sizden ba kasına hiçbir kimseye, hiçbir  ey   korkmak, iyili e yönelmek, râhatlık ve gönül huzûru duymak,   yalnız bunlardır.” (Mektûbât-ı Rabbâniyye, C. 1, m. 80)  Cennetliktir.” demedi. “Benim ve Eshâbımın yolunda gidenler.”   Cehennem'den kurtulan fırka, benim ve Eshâbımın gi i i   Yukarıdaki terimde geçen  “Sünnet=yol” demektir.  “Sünnetul-  söylese de önemli de ildir. Bu fırkanın Türkiye’de olması da  art
 ancak do rulukla mümkündür.
 buyurdu. Bu çok önemli bir inceliktir. Eshâb-ı kirâmın tamâmını
                                                              mezhepteki mü üye de sorabilir. O mü üye sorarken de kendisi-
 Do ruluk (istikâmet); insanın, Allah'a kar ı yerine getirmek için   sormayayım.”  eklinde nasîhat isteyen bir sahâbîye, “Kul âmentü   Bugün çok kimse de kendilerinin Ehl-i sünnet oldu unu söylüyor.   sevmek, sâdece Ehl-i sünnet fırkasına nasip olmu tur.  u hâlde,   yolda gidenlerdir.” [Tirmizî]  lah=Allah’ın yolu” demektir. Yine  “Sünnet=âdet, kânûn”   de il, dünyânın herhangi bir ülkesinde olabilir.  Önemli olan    mâm-ı Rabbânî Hazretleri (kuddise sirruh),  “Bir hüküm
                                                                                                                                                                                          sanıyorlar. Biliniz ki onlar yalancıdırlar.” meâlindeki 18. âyeti,
 üzerinde, dört hak mezhebin imâmları arasında icmâ hâsıl
 önceden verdi i  bir  mîsâk,  bir  ahid,  bir  sözdür.   nsan,  bu   billah, sümme’stekım”: “Allah’a inandım de, sonra da   “Sıdk” ve  “istikâmet” kelimelerinin kar ılı ı olan do ruluk,   Bu bakımdan Ehl-i sünnet i’tikâdının ne oldu unu bilmek  ar ır.   do ru yolda olmanın ölçüsü, Resûlullah’ın ve Eshâbının yolunda   “ ’tikâdda mezhebimiz olan Ehl-i Sünnet vel-cemâat mezhebinden   ma’nâlarına da gelir. Meselâ, “Allah’ın sünneti=Allah’ın kânûnu”   Ehl-i sünnet vel-cemâat
 yaratılı   ahdine vefâ gösterdi i ölçüde sâdıktır; sadâkatın   istikâme e ol.” buyurmu tur.  ahlâkî vası arın hepsinin kendisinde toplandı ı bir rûh hâlidir.   Bu bilindikten sonra do ruyu, hakkı bilmek zor olmaz.   olmaktır.   ba ka, yetmi  iki fırkanın inançları yanlı tır, bozuktur, onlar   demektir. Bu, Kur’ân-ı Kerîm’de “sünnetullah” olarak geçmekte-  Bir toplum ne kadar bozulursa bozulsun, içinde hak üzere olan bir   buyuruyor. (Mektûbât, II. cild, 36. mektûb)  Hirâ
 mükâfâtı da verilecektir (Ahzâb, 23-24).   Kur'an-ı Kerîm’de do ruluk, en geni   ekilde fayda ve hikmetleri-  Cehennem'e gideceklerdir. Çünkü i’tikâd mezheblerinin yetmi    dir.  “Allah’ın sünnetinde [kânûnunda]  aslâ bir de i iklik   eden, çok kitâb yazan Hüseyin bin Alî Vâız-ı Kâ ifî’nin   SEVG L  PEYGAMBER M Z’ N   O hâlde yapılacak i , 72 sapık yolun yolcularının yazdıkları,    htilâ arı çözmek için sünnete de ihtiyaç vardır. Kur’ân-ı Kerîm’de
  ST KÂMET N EHEMM YET , ÖNEM    yle açıklanmı tır. Allah’a, âhirete, meleklere ve kitaplara îmân   Sevgili Peygamber’imiz,  mâm  ehristânî’nin  “El-Milel    mâm Mâtürîdî’nin akâid ve fıkıhta talebesi olan  bnül-hakîm   bulamazsın.” buyuruluyor. [Ahzâb 62, Fetih 23, Fâtır 43]  tâife dâimâ bulunur. Önce bu husûstaki hadîs-i  erî eri bildirelim:   mâm-ı A’zam Ebû Hanîfe (rahmetullahi aleyh) zamanından beri   (rahmetullahi aleyh) eseridir.  “Ahlâk-ı Muhsinî” isimli kitâbı,
 Kur’ân-ı Kerîm’de buyurulmu tur ki,  “Gerçekten ‘Rabbimiz   edenler; mallarını akrabâya, yetîmlere, yoksullara, yolda   ve’n-Nihal”  isimli  kitâbının  ba ında  geçen  hadîs-i  erî nde:   Semerkandî de “es-Sevâdül-A’zam”  isimli kitâbının ön   üçe ayrılaca ını, bunlardan yalnız birinin do ru, di erlerinin   “Ümmetimden bir tâife, Hakk’ın yardımı ile cihâda devâm    ngilizceye tercüme edilmi tir.   MÜH M BAZI DUÂLARI  binlerce sapık kitap arasından, do ru yolun yolcusu ol
 Allah’tır.’ deyip de sonra istikâmet üzere olanlar (sebât   Ma’lûmdur ki “istikâmet” çok mühim çünkü insanlar için en zor   kalmı lara, dilenenlere, esîrlere harcayanlar; namazı kılan, zekâtı   “Ümmetim yetmi  üç fırkaya ayrılacaktır. Bunlardan bir fırka   sözünde bunu zikretmi tir. “Ehl-i Sünnet  ’tikâdı”: “Peygam-  bozuk olaca ını Peygamber Efendimiz (sallallahü aleyhi ve   “Sünnet-i Resûlillah=Resûlullah’ın yolu” demektir. Sahâbîlerin   ederler.” [Buhârî]  [14 asırdır
 gösterenler ve sâlih amel i leyenler var ya), onların üzerlerine   i lerden birisi,  “istikâmet” üzere olmak, “sırât-ı müstekîm”de   veren, sözünde duran ve sabredenler “do rular” ve “takvâ sâhibi   kurtulacak, di erleri helâk olacaktır.” buyurdu. Bunun üzerine,   ber Efendimiz’in ve Eshâb-ı kirâmının (arkada larının) ve   sellem) haber vermi tir. Yanlı  oldukları bildirilen yetmi  iki   de sünneti olur.  “Hazret-i Ebûbekir’in sünneti”, “Hazret-i   “Ümmetimden hak üzere
 (ölüm anında veya deh et hâlinde), ‘Korkmayın, mahzûn da   bulunmaktır.   ki iler” olarak nitelendirilmi lerdir. Ayrıca istikâmet (do ruluk),   Eshâb-ı kirâm, “Kurtulan fırka hangisidir?” diye sordular. O da,   onların yolunda bulunan  slâm âlimlerinin bildirdikleri do ru   fırkaya  “bid'at (dalâlet, sapıklık) fırkaları” denir. Bunların   Ömer’in sünneti”, “Hazret-i Osmân’ın sünneti”, “Hazret-i   ederler. Sonuncu tâife, Deccâl ile sava ırlar.” [Ebû Dâvûd]  “icmâ” hâsıl o
 olmayın; va’d olundu unuz Cennet’le ne ’elenin.’ diye   Müslümânların ortak vasfı olarak tanımlanmı tır (el-Bakara, 177;   “Ehl-i sünnet vel cemaa ir.” cevâbını verdi.   i’tikâd, inanı tır.”  hiçbiri kâ r de ildir. Hepsine “ehl-i kıble”, “Müslümân” denir.   Ali’nin sünneti” gibi.  Nitekim  hadîs-i   erî e  buyuruldu ki:   farz demektir.]  “Mevâkib” ismi verilmi tir. Muhammed Bitlisî de [vefâtı 982], bu   bâtıl olarak gösterip bâtıldan kaçınmayı nasip buyur.” sık sık   Bu
 melekler ineceklerdir.”  Nitekim biz Müslümânlar, bilindi i gibi, her gün 5 vakit namazımızın    el-Ahzâb, 35; el-Fâtiha, 6).  Fakat  yetmi   iki  mezhebden herhangi  birinde  bulundu unu   “Sünnetime ve Hulefâ-i râ idînin sünnetine sımsıkı sarılın.”   Farsça tefsîrin ba ka bir tercümesini yapmı tır.   yaptı ı ifâde edilmi tir.    “Allahümme yâ mukallibel-kulûb! Sebbit kalbî alâ dînik =   Kerîm’de,  “Bilmiyorsanız âlimlere sorunuz.” buyuruluyor.
 söyleyen bir kimse, Kur'ân-ı Kerîm’de veya hadîs-i  erî erde   [Buhârî]                                                            Allah’ım, kalbleri iyiden kötüye, kötüden iyiye çeviren, ancak   (Nahl, 43)
         AKADEMİ  I  10
   7   8   9   10   11   12   13   14   15   16   17