Page 7 - Akademi Dergisi Temmuz
P. 7

AKADEMİ TEMMUZ 2024                                                                  İlim ve Araştırma Dergisi
                                                        İSTANBUL İSLAMİ İLİMLER
                                                           AKADEMİSİ
          ’tikâd, söz, i  ve ahlâkımızda istikâme e, sırât-ı müstekîmde   “(Ve melekler  öyle diyeceklerdir: Biz hem dünyâ hayâtında                                                                                                                             Eshâb-ı kirâm bu defâ, “Ehl-i sünnet ve’l-cemâat nedir?” diye   En büyük âlim ve  velîlerden  Mevlânâ Hâlid-i Ba dâdî,      Ehl-i sünnet i’tikâdında idiler.  mâm-ı Mâtürîdî ve  mâm-ı   açıkça  bildirilmi   ve  Müslümânl
         (ya’nî do ru yolda) olmanın lüzûm ve ehemmiyeti çok açıktır   hem de âhıre e sizin dostlarınızız. Size, bu âhıre e ne slerin-                                                                                                                           sordular.  “Benim  ve  Eshâbımın  bulundu u  yolda  olanlardır.”   “Müslümânların birinci vazîfeleri, i’tikâdı düzeltip, Ehl-i   E ’arî de Ehl-i sünnet mezhebinde idiler. Her iki imâm da hep   bilgilerden birine inanmaz
         çünkü insanlar için en zor i lerden birisi,  “istikâmet”  üzere   izin ho lanaca ı (nimetler) var; hem size, burada ne isterseniz                                                                                                                       buyurdu.                                              Sünnet vel-cemâat âlimlerinin bildirdiklerine uygun olarak            bu mezhebi yaydılar. Sapıklara kar ı ve eski Yunan felsefesinin   Hâ iyetü’t-Tahtâvî;  mâm-ı Ra
         olmak, “sırât-ı müstekîm”de bulunmaktır.             var.” (Fussılet, 30-31)                                                                                                                                                                                                                                  inanmaktır.  kinci olarak, fıkıh ( slâmiyet'in emir ve yasaklarla     bataklıklarına saplanmı  olan maddecilere kar ı, bu tek mezhebi   Seyyid Abdülhakîm Arvâsî]
                                                                                                                                                                                                                                                                 En büyük âlim ve velîlerden olan  mâm-ı Rabbânî Müceddid-i   ilgili) bilgilerini ö renip her  eyi bu bilgiye göre yapmaktır.”
         Âyet-i kerîmelerde ve hadîs-i  erî erde geçen “istikâmet”   “Rabb’imiz Allah’tır.” deyip sonra (dînin hükümlerine uyarak)                                                                                                                               Elf-i Sânî Ahmed Fârûkî Serhendî (kuddise sirruh) buyurmu -  buyurmu tur. [ ’tikâdnâme / el-Îmân ve’l- slâm]                savundular.                                          “Cehennem'e girecekleri bildirilmi  olan y
         kelimesinin tâm olarak manâsı nedir?                 istikâme e olanlar (do ru yolda gidenler var ya), onlara bir                                                                                                                                       tur ki:                                                                                                                     Bu iki büyük Ehl-i sünnet âliminin zamanları aynı ise de   ehl-i kıble oldukları için bunların
                                                              korku yoktur ve onlar mahzûn da olmayacaklardır.”                                                                                                                                                                                                        “Allahü teâlânın bildirdi i her dîn iki kısımdır. Biri, kalb ile inanıl-  bulundukları yerler birbirinden ayrı ve kar ılarındaki saldır-  Fakat bunların, dînde inanı
         Lügatlerde, sözlüklerde, “Düzgün bir yolda olmak”, ya’nî “Hakk                                                                                                                                                                                          “Ehl-i Sünnet i’tikâdı sana önce lâzım olan,          ması lâzım olan bilgiler; di eri beden ile veya kalb ile yapılacak
         yolda olmak, Hakk yola girmek” gibi ma’nâlara gelen   “Onlar Cennetliktirler.   ledikleri amellere mükâfât olarak                                                                                                                                        Yetmi  üç fırka var amma, Cehennemlik geri kalan,    ibâdet bilgileridir. Bunlardan  i’tikâd esâsları  her  dînde aynıdır,   ganların dü ünü  ve davranı ları ba ka oldu undan savunma   inanmayanları  ve  “Ahkâm-ı  er'i
           BİR VAKIF MEDENİYETİ ESERİ:
         “istikâmet”,  bir terim (ta’bîr, ıstılâh)  olarak,  “Her i te i'tidâl   orada ebedî kalacaklardır.” (Ahkâf, 13-14)                                                                                                                                       Müslümânlar hep sünnîdir, cümlenin reîsi Nu'mân,     dînin aslı ve temelidir; dîn a acının gövdesidir. Amel ise a acın     metotları ve tenkitleri birbirinden farklı olmu tur.  Durum   i i i i,  bildi i   eyleri  te'vi
         üzere bulunma, her çe it i te denge anlayı ı üzerinde olma;   Ma’lûm oldu u üzere, Sevgili Peygamber’imiz, bir gün,                                                                                                                                      Cennet ile müjdelendi, îmânda bunlara uyan.”         dalları ve yaprakları gibidir.  Her  Müslümân’ın  önce i’tikâdını     böyle ise de bu hâl, yollarının ayrı oldu unu göstermez. Bunlar-  olurlar.” [ mâm-ı Rabbânî, Me
         do ruluk, dürüstlük, dürüst olma; adâlet ve do ruluktan   “ eyyebetnî sûretü Hûd: Hûd sûresi beni ihtiyârla ı (Saçı-                                                                                                                                                                                          düzeltmesi, Ehl-i Sünnet vel-cemâat âlimlerinin bildirdikleri         dan sonra gelen  yüzbinlerce derin âlim ve velî, bu iki yüce   “Ehl-i Bid'at  =  Bid'at  Ehli
           İSTANBUL EĞİTİM, KÜLTÜR VE
         ayrılmayıp dîn ve akıl dâiresinde yürüme, i lerde dîn ve aklın   ma-sakalıma ak dü ürdü.)” buyurmu tur. (Tirmizî, Tefsîru                                                                                                                                brâhîm Hakkî Erzurumî de (rahmetullahi aleyh), bir  iirinde   gibi inanması lâzımdır. Cehennem’in ebedî azâbından kurtu-   imâmın kitaplarını inceleyerek ikisinin de Ehl-i sünnet mezhe-  Peygamber Efendimiz’in (sallall
         sınırları içerisinde hareket etme” demektir.         Sûreti Hûd, 6; Hadîs no: 3.297).]                                                                                                                                                                   öyle buyurmu tur:                                    lanlar ancak bu i’tikâd üzere olanlardır.” [ mâm-ı Rabbânî,           binde olduklarını söz birli i ile bildirmi lerdir.   kirâmının bildirdikleri do ru i’tikâddan/i

         Yine bu kelimeye, “Verilen söze ba lılık, dînî ve dünyevî i lerde   Sebebi soruldu unda Allahü teâlânın, orada, Sevgili Peygam-                                                                                                                         “Hudâ Rabb’im, nebim hakkâ Muhammed’dir Resûlüllah,   Mektûbât-ı Rabbâniyye]                                                Kıymetli Osmânlı âlimlerinden Ta köprüzâde’nin de ifâde e i i   i’tikâdından) ayrılanlar; i’tik
                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                  dînde olmayan  yenilikler ortaya çıkaran k
           SOSYAL HİZMETLER VAKFI,
         orta yolu takip etme” ma’nâları  da verilmi tir.  “Müstekîm”   ber’imiz Muhammed Aleyhisselâm’a  öyle bir emir verdi ini                                                                                                                                  Hem  slâm dînidir dînim, kitâbımdır Kelâmullah,     “Kalbe gelen bütün mânevî ahvâli/hâlleri,  ke i eri  (bulu ları)      gibi:                                                reformculardır. Hadîs-i  erî e Cehennem'e
         kelimesi de “istikâmet”ten türemi tir.               zikretmi tir:                                                                                                                                                                                        Akâidde, Ehl-i Sünnet oldu mezhebim, hamdolsun,     bize verseler fakat kalbimizi Ehl-i Sünnet i’tikâdı ile süslemeseler   “Ehl-i Sünnet’in akâidde iki kolu vardır:           yetmi  iki fırkadan her biridir.”
                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                             1) Mâtürîdiyye Mezhebi:  Bunun imâmı  Ebû Mansûr
                                                                                                                                                                                                                                                                   Amelde, Ebû Hanîfe mezhebi, mezhebim vallah.”
         Yüce Rabb’imiz, bizlere her gün 5 vakit namazda,  “sırât-ı   “Bundan dolayı emrolundu un gibi istikâme e (dosdo ru) ol.                                                                                                                                                                                       kendimi mahvolmu  ve hâlimi harâb bilirim. Bütün harâblıkları,        Mâtürîdî’dir (rahimehüllah).                         Îmân, dînin aslı, i in temelidir; inanı  d



           İSTANBUL İSLÂMÎ İLİMLER
         müstekîm” üzere bulunmamız için duâ etmemizi emir buyur-  Beraberindeki tevbe edenler de (do ru olsunlar). A ırı gitme-                                                                                                                                 Peygamber Efendimiz, Müslümanlar arasında îmânda ve i’tikâdda   felâketleri üzerime yı salar lâkin kalbimi Ehl-i Sünnet i’tikâdı   2) E 'ariyye Mezhebi: Bunun da imâmı Ebü'l-Hasen E 'arî’dir   hiçbir kıymeti olmaz. Ama
         maktadır.  “ stikâmet”  masdarının  ism-i  fâili  olan  “müstekîm”;   yin. Muhakkak ki O, bütün yaptıklarınızı görüp durmaktadır.”                                                                                                                      ayrılıkların felâket oldu unu bildirerek  mâm-ı Tirmizî’nin rivâyet   ile  ere endirseler hiç üzülmem.” [Hâce Ubeydullah-ı Ahrâr]  (rahimehüllah).  kisinin de bildirdi i îmân esasları aslında   do ru inanı ” olması lâzı
         “do ru olan, düzgün olan, e risi-bü rüsü olmayan, hakk olan”   (Hûd, 112)                                                                                                                                                                               e i i me hûr bir hadîs-i  erî nde,  “Benî  srâîl (Yahûdîler),   “Ehl-i Sünnet i’tikâdında olmayan hiçbir kimse evliyâ olama-  aynıdır. Yalnız aralarında, teferruâtla ilgili; îzâh, ifâde ve üslûb
         anlamında kullanılmaktadır. [Hanefî mezhebinde mutlak kırâat                                                                                                                                                                                            yetmi  bir fırkaya ayrılmı tı. Bunlardan yetmi i Cehennem’e   mı tır.” [ mâm-ı Rabbânî, Mektûbât-ı Rabbâniyye]              tarzından do an cüz'î bazı farklılıklar vardır.”     Kur’ân-ı Kerîm’de meâlen,  “…Fırkalara ayr
           AKADEMİSİ
         farz  ama  Fâtiha’nın  okunması  vâcibtir;   afîî  mezhebinde  ise   Peygamber Efendimiz, Mescid-i Nebevî’nin avlusunda, kalın                                                                                                                          gidip ancak bir fırkası kurtulmu tur. Nasârâ da (Hıristiyân-                                                                                                                     mayın…” buyuruldu. Bu âyet-i kerîme,  “ ’t
         Fâtiha’nın okunması, cenâze namazı da dâhil olmak üzere bütün   bir hat çizip kenarlarına da ince çizgiler çizdikten sonra,  u                                                                                                                          lar), yetmi  iki fırkaya ayrılmı tı. Yetmi  biri Cehennem’e    mâm-ı  a’rânî de (kuddise sirruh) buyurmu tur ki:            Peygamber Efendimiz’in, hadîs-i  erî nde “fırka-i nâciye (kurtu-  bilgilerde parçalanmayın.” de
         namazlarda farzdır.]                                 âyet-i kerîmeyi okumu tur:                                                                                                                                                                         gitmi tir. Bir zaman sonra benim ümmetim de yetmi  üç   “Tasavvuf büyükleri ve fıkıh âlimleri, [bi-iznillah] kendilerine    lu  fırkası)” olarak bildirdi i bir tek i’tikâd mezhebi vardır. O da   bozuk dü üncelerinize uy
                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                             “Ehl-i sünnet vel-cemâat mezhebi”dir,   mâm-ı Mâtürîdî ve
                                                                                                                                                                                                                                                                 fırkaya ayrılır. Bunlardan yetmi  ikisi Cehennem’e gidip
         “Sırât-ı müstekîm” ise, “Allah’ın dosdo ru yolu” anlamına gelir.   Bu âyet-i kerîmede,  “  te bu, benim sırât-ı müstekîmim                                                                                                                              yalnız bir fırka kurtulur.” buyurmu tur.              uyanlara  efâat ederler. Rûhlarını teslîm ederlerken, kabirde          mâm-ı E ’arî bu mezhepte iki i’tikâd imâmıdır ve bu mezhebi   demektir.  ’tikâdda ayrılmak, pa
                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                  de ildir. Hadîs-i  erî e de,  “Cemâat rahm

                                                                                                                                                                                                                                                                                                                       Münker ve Nekîr isimli iki melek suâl ederken ve ha ırda, ne irde,
         Zâten  slâmın bir adı da, “Sırât-ı müstekîm”dir. Çünkü bu yol;   (dosdo ru yolumdur), ona uyun. Ba ka yollara uymayın ki sizi   her rek’atında, 40 defa Fâtiha Sûresi’ni okuyarak, “Allah’ım! Bizi, sırât-ı    stikâmetin kar ıtları; “hıyânet” [do rulu u bırakıp, ba kalarının                              hesapta, Sırât’ta yanında bulunurlar; onu unutmazlar. Tasavvuf        yaymı lardır.                                        buyurulmu tur.
         e risi-bü rüsü olmayan, sa lam olan, dosdo ru yoldur.   O'nun yolundan ayırmasın. (Allah, azâbından) korkarsınız diye        müstekîme, do ru yola ilet.” diye duâ etmekteyiz.     hukûkuna tecavüz etme, verilen sözde durmama ve ahde riâyet          Eshâb-ı kirâm, bu bir fırkanın kimler oldu unu sordu unda,   büyükleri, kendilerine uyanları, [Allahü teâlânın izniyle] bütün
                                                                                                                                                                                            etmeme], “sahtekârlık”, “yalancılık” ve “sapıklık” gibi vası ardır.
                                                                                                                                                                                                                                                                 “Cehennem’den kurtulan fırka, benim ve Eshâbımın gi i i
         Hak yola ula mak için “istikâmet”ten ba ka bir yol yoktur. Dînde   size böyle tavsiye etmektedir.” (En'âm, 153) buyurulmu tur.  Her gün 17 defa  “farz”larda, 3 defa  “vitir”de, 20 defa da                                                             yolda gidenlerdir.” buyurdu.                          korkulu yerlerde kolladıkları gibi müctehid  mâmlar da onları         EHL-  SÜNNET NE DEMEKT R?                            “…Parçalanmayın…” âyet-i kerîmesi  “Fıkıh
               Sebaha in Kazaz
                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                  ayrılmayın.” demek de ildir. Ahkâmda, amel
                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                             MEZHEPLERE AYRILMAK PARÇALANMAK MIDIR?
         ihlâslı olmak  “istikamet”le (do rulukla)  olabilir. Müslümân   “Her kim de kendisine do ru yol (hüdâ, hidâyet) apaçık belli   “sünnet”lerde olmak üzere, toplam 40 defa okudu umuz   CEHENNEM’DEN KURTULAN TEK FIR                                                                                           korurlar. Bunlar, mezhep imâmlarıdır; bu ümmetin bekçileridirl-                                                            bilgilerindeki ayrılık, hakları,  farzları
               E itimci Yazar
         insan, istikâmet sâhibidir. Bu bakımdan “istikâmet” yüksek bir   olduktan  sonra,  Peygamber’e  aykırı  hareke e  bulunur  ve   “Fâtiha-i  erîfe”de,  Cenâb-ı Hakk’a, “Bizi, (itikâd, söz, i  ve                                                         mâm-ı Rabbânî (kuddise sirruh) buyurmu tur ki:       er… Dört mezhep imâmından diledi ini taklîd et de saâdete             “Ehl-i Sünnet” terimi, daha ziyâde izâfet (tamlama) hâlinde, ya’nî   ortaya koymu tur. Eshâb-ı
         makam; aynı zamanda zor bir görevdir.  nanan ve inancının   mü’minlerin yolundan ba kasına i ibâ ederse, uyar giderse        ahlâkımızda)  sırât-ı müstekîme  hidâyetle / do ru yola ilet;   Her fırka, her grup, benim yolum do ru diyor.  mâm-ı Rabbânî   “Âkıl (akıllı) ve bâli  olan (ergenlik ya ına/ça ına ula an) her   kavu ” [el-Mîzânü’l-kübrâ]                           “Ehl-i Sünnet  ’tikâdı veya Akîdesi”, “Ehl-i Sünnet Mezhebi”,   rde,  birbirlerinden  ayrılmı l
         gere ini yerine getiren ki i, do ru insandır.        onu,  döndü ü sapıklıkta bırakırız. Âhire e de kendisini                (Bizi, râzı oldu un ve en mükemmel kıldı ın mukaddes  slâm   Hazretleri buyuruyor ki: “Hadîs-i  erî e, Müslümânların 73    erkek ve kadının birinci vazîfesi, Ehl-i Sünnet âlimlerinin    ek ve  üphe yoktur ki  Ehl-i  sünnet  i’tikâdını  ortaya  koyan   “Ehl-i Sünnet Yolu”, “Ehl-i Sünnet Fırkası”, “Ehl-i Sünnet ve   ayrılıkları yoktu. Hadîs-i



                                                                                                                                                                                                                                                                 yazdıkları akâid bilgilerini/îmân bilgilerini/inanılacak  eyleri
                                                                                                                                      dîni ve en sevgili Peygamberinin yolu olan hak yolda sâbit

          Her ne kadar  slam öncesi
         Allahü teâlâ, yüce kitâbı “Kur’ân-ı Kerîm”de, “Ey îmân edenler,   Cehennem’e koyarız ki o, ne kötü bir dönü  yeridir.” (Nisâ, 115)  eyle); kendilerine (fazlından ve ihsânından) ni’met verdi in /   fırkaya ayrılacakları bildirildi. Bu 73 fırkadan her biri,  slâmiyet’e   ö renmek ve bunlara uygun olarak inanmaktır. Kıyâme e   Resûlullah Efendimiz’dir. Eshâb-ı kirâm, îmân bilgilerini bu   Cemâat fırkası”, “Ehlü’s-Sünneti ve’l-Cemâa”, “Ehl-i Sünnet   plere ayrılması]
                                                                                                                                                                                            uydu unu, Cehennem’den kurtulaca ı bildirilen bu fırkanın
          toplumlarda da vakıf benzeri
         Allah'tan korkun ve do rularla beraber olun” (Tevbe, 119) ve   Bu âyet-i kerîmede,  müminlerin  yolundan  sapanların         ihsân, lütuf ve ikrâmda bulundu un (mes’ûd ve bahtiyâr)   kendi fırkası oldu unu söylemektedir. Kur'ân-ı Kerîm’de meâlen   ya’nî öldükten sonra Cehennem azâbından kurtulmak, onların   kaynaktan aldılar. Tâbiîn-i ızâm da bu bilgilerini, Eshâb-ı    Âlimleri”…  eklinde kullanılır. Kitaplarda  “Ehl-i Sünnet” için   bilgilerinde  ayrılması  böyl
          müesseseler oldu u bilinse de
         “Ey inananlar, Allah'tan korkun ve do ru söz söyleyin” (Ahzâb,   Cehennem’e gidecekleri açıkça bildiriliyor.                 kimselerin (ya’nî Peygamberler, sıddîklar,  ehîdler ve velîler-  buyuruluyor ki:                                           bildirdiklerine inanmaya ba lıdır.” [Mektûbât-ı Rabbâniyye]  kirâmdan ö rendiler. Daha sonra gelenler ise bunlardan         “Ehl-i Hak (Do ru yolda olanlar)” ta’bîri de kullanılmaktadır.   el-Hadîkatü’n-Nediyye)
         0) buyurmaktadır.                                    “O gün, yüzleri ate  içinde kaynayıp çevrilirken, ‘Vâh bize!            in) yoluna eri tir; (hakkı kabûl etmeyip küfre vardıklarından)                                                             Bir hadîs-i  erîf meâli  öyledir: “Ümmetim, 73 fırkaya ayrılacak-  ö rendiler. Böylece, Ehl-i sünnet bilgileri, bizlere nakil ve   Allahü teâlâ, Kur'ân-ı Kerîm’de meâlen buyuruyor ki:  “Ey   “Hanefî mezhebindekiler, i’t
          icra e ikleri toplumsal fonksiy-
          onları bakımından  slâmî dönem
         Takvâ üzere ya ayanlara  “istikâmeti do ru insan” derler. O;   Ke ki  Allah’a  itâat  etseydik,  Peygambere  de  itâat  etseydik!’                               gazaba u rayanların (yahûdîlerin) ve sapmı ların, sapıkların   “Her fırka, do ru yolda oldu unu sanarak sevinmektedir.”   tır. Bunlardan 72’si Cehennem’e gidecek, yalnız bir fırka kurtu-  tevâtür yoluyla geldi. Bu bilgiler akıl ile bulunamaz. Akıl bunları   Peygamber’im! Dînde fırka fırka ayrılanlarla sen

                                                                                                                                                                                                                                                                                                                       de i tiremez. Akıl, bunları anlamaya yardımcı olur. Ya’nî, bunları
                                                                                                                                                                                            [Mü’minûn, 53 ve Rûm, 32]
          krinde, sözünde, i inde ve bütün davranı larında do rudur.   diyeceklerdir.”                                                (Hıristiyânların) yoluna de il.”  (Âmîn  =  Kabûl  buyur                                                                   lacaktır. Cehennem’den kurtulacak  olan tek  fırka,  benim ve   anlamak, do ruluklarını, kıymetlerini kavramak için akıl lâzımdır.   yoktur. Onların cezâlarını Allahü teâlâ verecektir.  Kıyâmet   i’tikâdî ve amelî husus
          vakı arına nazaran oldukça dar
         Müslümân, Hazret-i Peygamberi kendisine örnek alır. Sevgili                                                                  Allah’ım!) [Fâtiha, 6-7] diye duâ etmekteyiz, yalvarıp yakarmak-  Bu çe itli fırkalar arasında kurtulu  fırkasının alâmetini Peygam-  Eshâbımın yolunda gidenlerdir.” [Tirmizî,  bn-i Mâce]                                                            günü Allahü teâlâ, dünyâda i lediklerini onlara hâtırlatacaktır.”   leri’nin mezhebindedir. Mâl
          kapsamlı yardım kurulu ları
         Peygamber’imiz ise do rulu un örne i idi. Dîn ve dünyâ ile ilgili   “Yine  öyle diyecekler: ‘Ey Rabb’imiz! Do rusu bizler, beyler-  tayız.                                         ber  Efendimiz  bildirmi tir:  “Bu fırkada olanlar, benim ve                                                               Amelde dört mezhebin imâmları, bu mezhepte [Ehl-i sünnet              [En'âm Sûresi, 159]                                  bulunanlar ise i’tikâdda Ebü'l-Hasen E 'ar
          olarak tanımlanabilirler.
         vazîfelerini, emrolundu u gibi yapmaya çalı an bir Müslümân,   imize ve büyüklerimize itâat e ik de onlar bizi yanlı  yola                                                         Eshâbımın gi i i yolda bulunanlardır.” [Tirmizî]                     “Ehl-i Sünnet vel-cemâat”, “sünnet ve cemâat ehli” demektir.   ve’l-cemâat mezhebinde] idiler. Hadîs âlimlerinin hepsi de   Hadîs-i  erî e de buyuruldu ki: “Benî  srâîl, yetmi  bir fırkaya   olmu lardır.  Ebü'l-Hasen E
         dosdo ru bir insandır. Bu sıfatlara sâhip olan bir kimse, toplumun   götürdüler.”                                             ST KÂME E OLMANIN                                                                                                         Eshâb-ı kirâm, Peygamber Efendimiz’in cemâatidir.  Sünnet de                                                                ayrılmı tı. Bunlardan yetmi i Cehennem'e gidip ancak bir   [Ta köprüzâde, Mi âhu’s-Seâde/Mevzûâ
         en de erli bir ferdidir.                             “Ey Rabb’imiz! Onlara azâbın iki katlısını (2 katını) ver ve            (DO RULU UN, DO RU YOLDA OLMANIN) ÖNEM                Peygamber Efendimiz, kendini söyledikten sonra, Eshâb-ı kirâmı da    Peygamber Efendimiz’in yolu demektir.                                                                                       fırkası  kurtulmu tur.  Nasârâ da  (Hıristiyânlar)  yetmi   iki   “Ehl-i sünnet vel-cemâat” ule
                                                                                                                                                                                            söylemesine lüzûm olmadı ı hâlde, bunları da söylemesi, “Benim

         Dârul-fünûn  müderrislerinden  Seyyid  Abdülhakîm  Efendi   onları büyük bir la’netle la’netle (rahmetinden uzakla tır).”    Do ruluk; dü üncede, sözde ve davranı ta gerçekle ir.  yi insanın   yolum, Eshâbımın gi i i yoldur. Kurtulu  yolu, yalnız Eshâbımın   Demek ki, “Ben, sâdece Kur’ân’a ve sünnete yapı ırım!” demek                                                     fırkaya ayrılmı tı. Yetmi  biri Cehennem'e gitmi tir. Bir zaman   Eshâb-ı kirâmın gi ikleri do


         Hazretleri’nin her hâli istikâmet üzere idi. “ stikâmet yâni Allahü   (Ahzâb, 66-67-68)                                      vası arı arasında en ba ta do ruluk yer almı  ve Müslümânların   gi i i yoldur.”  demektir. Eshâb-ı kirâmın yolunda giden, elbe e   yetmiyor. Eshâb-ı kirâmı sevmek ve onların yolunda olmak da                                                        sonra benim ümmetim de yetmi  üç kısma ayrılır. Bunlardan   ktir. “Hak olan cemâat” ve 73 fırka
         teâlânın be endi i do ru yol üzere olmak, kerâmetin   Yine Peygamber Efendimiz,  “Bana  slâm’a dâir bir  ey söyle,           temel  prensiplerinden olmu tur. Allah'tan gerçek manada   Ehl-i sünnet vel-cemâat fırkasıdır. Cehennem’den kurtulan fırka,    ar ır. Peygamber Efendimiz, “Sadece benim yolumdan gidenler                                                             yetmi  ikisi Cehennem'e gidip yalnız bir fırkası kurtulur.   laca ı bildirilmi  olan “Fırka-ı n
         üstündedir.” sözünü sık sık tekrâr ederdi.           artık o konuda, sizden ba kasına hiçbir kimseye, hiçbir  ey             korkmak, iyili e yönelmek, râhatlık ve gönül huzûru duymak,   yalnız bunlardır.” (Mektûbât-ı Rabbâniyye, C. 1, m. 80)      Cennetliktir.” demedi. “Benim ve Eshâbımın yolunda gidenler.”                                                               Cehennem'den kurtulan fırka, benim ve Eshâbımın gi i i   Yukarıdaki terimde geçen  “Sünnet=yol”

                                                                                                                                      ancak do rulukla mümkündür.
                                                                                                                                                                                                                                                                 buyurdu. Bu çok önemli bir inceliktir. Eshâb-ı kirâmın tamâmını
         Do ruluk (istikâmet); insanın, Allah'a kar ı yerine getirmek için   sormayayım.”  eklinde nasîhat isteyen bir sahâbîye, “Kul âmentü                                                Bugün çok kimse de kendilerinin Ehl-i sünnet oldu unu söylüyor.      sevmek, sâdece Ehl-i sünnet fırkasına nasip olmu tur.  u hâlde,                                                             yolda gidenlerdir.” [Tirmizî]                        lah=Allah’ın yolu” demektir. Yine  “Sünnet



         önceden verdi i  bir  mîsâk,  bir  ahid,  bir  sözdür.   nsan,  bu   billah, sümme’stekım”: “Allah’a inandım de, sonra da    “Sıdk” ve  “istikâmet” kelimelerinin kar ılı ı olan do ruluk,   Bu bakımdan Ehl-i sünnet i’tikâdının ne oldu unu bilmek  ar ır.   do ru yolda olmanın ölçüsü, Resûlullah’ın ve Eshâbının yolunda                                                       “ ’tikâdda mezhebimiz olan Ehl-i Sünnet vel-cemâat mezhebinden   ma’nâlarına da gelir. Meselâ,
         yaratılı   ahdine vefâ gösterdi i ölçüde sâdıktır; sadâkatın   istikâme e ol.” buyurmu tur.                                  ahlâkî vası arın hepsinin kendisinde toplandı ı bir rûh hâlidir.   Bu bilindikten sonra do ruyu, hakkı bilmek zor olmaz.   olmaktır.                                                                                                                   ba ka, yetmi  iki fırkanın inançları yanlı tır, bozuktur, onlar   demektir. Bu, Kur’ân-ı Kerîm’
         mükâfâtı da verilecektir (Ahzâb, 23-24).                                                                                     Kur'an-ı Kerîm’de do ruluk, en geni   ekilde fayda ve hikmetleri-                                                                                                                                                                                      Cehennem'e gideceklerdir. Çünkü i’tikâd mezheblerinin yetmi    dir.  “Allah’ın sünnetinde [kânû
                                                               ST KÂMET N EHEMM YET , ÖNEM                                            yle açıklanmı tır. Allah’a, âhirete, meleklere ve kitaplara îmân   Sevgili Peygamber’imiz,  mâm  ehristânî’nin  “El-Milel    mâm Mâtürîdî’nin akâid ve fıkıhta talebesi olan  bnül-hakîm                                                                                                                    bulamazsın.” buyuruluyor. [Ahzâb 62, Fetih
         Kur’ân-ı Kerîm’de buyurulmu tur ki,  “Gerçekten ‘Rabbimiz                                                                    edenler; mallarını akrabâya, yetîmlere, yoksullara, yolda   ve’n-Nihal”  isimli  kitâbının  ba ında  geçen  hadîs-i  erî nde:   Semerkandî de “es-Sevâdül-A’zam”  isimli kitâbının ön                                                                  üçe ayrılaca ını, bunlardan yalnız birinin do ru, di erlerinin
         Allah’tır.’ deyip de sonra istikâmet üzere olanlar (sebât   Ma’lûmdur ki “istikâmet” çok mühim çünkü insanlar için en zor    kalmı lara, dilenenlere, esîrlere harcayanlar; namazı kılan, zekâtı   “Ümmetim yetmi  üç fırkaya ayrılacaktır. Bunlardan bir fırka   sözünde bunu zikretmi tir. “Ehl-i Sünnet  ’tikâdı”: “Peygam-                                                      bozuk olaca ını Peygamber Efendimiz (sallallahü aleyhi ve   “Sünnet-i Resûlillah=Resûlullah’ın
         gösterenler ve sâlih amel i leyenler var ya), onların üzerlerine   i lerden birisi,  “istikâmet” üzere olmak, “sırât-ı müstekîm”de   veren, sözünde duran ve sabredenler “do rular” ve “takvâ sâhibi   kurtulacak, di erleri helâk olacaktır.” buyurdu. Bunun üzerine,   ber Efendimiz’in ve Eshâb-ı kirâmının (arkada larının) ve                                                  sellem) haber vermi tir. Yanlı  oldukları bildirilen yetmi  iki   de sünneti olur.  “Hazret-i E
         (ölüm anında veya deh et hâlinde), ‘Korkmayın, mahzûn da   bulunmaktır.                                                      ki iler” olarak nitelendirilmi lerdir. Ayrıca istikâmet (do ruluk),   Eshâb-ı kirâm, “Kurtulan fırka hangisidir?” diye sordular. O da,   onların yolunda bulunan  slâm âlimlerinin bildirdikleri do ru                                                 fırkaya  “bid'at (dalâlet, sapıklık) fırkaları” denir. Bunların   Ömer’in sünneti”, “Hazret-i O
         olmayın; va’d olundu unuz Cennet’le ne ’elenin.’ diye                                                                        Müslümânların ortak vasfı olarak tanımlanmı tır (el-Bakara, 177;   “Ehl-i sünnet vel cemaa ir.” cevâbını verdi.            i’tikâd, inanı tır.”                                                                                                        hiçbiri kâ r de ildir. Hepsine “ehl-i kıble”, “Müslümân” denir.   Ali’nin sünneti” gibi.  Nitek
         melekler ineceklerdir.”                              Nitekim biz Müslümânlar, bilindi i gibi, her gün 5 vakit namazımızın    el-Ahzâb, 35; el-Fâtiha, 6).                                                                                                                                                                                                                           Fakat  yetmi   iki  mezhebden herhangi  birinde  bulundu unu   “Sünnetime ve Hulefâ-i râ idînin
                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                             söyleyen bir kimse, Kur'ân-ı Kerîm’de veya hadîs-i  erî erde   [Buhârî]
                                                                                                      AKADEMİ  I  5
   2   3   4   5   6   7   8   9   10   11   12