Page 6 - Akademi Dergisi Temmuz
P. 6
’tikâd, söz, i ve ahlâkımızda istikâme e, sırât-ı müstekîmde “(Ve melekler öyle diyeceklerdir: Biz hem dünyâ hayâtında Eshâb-ı kirâm bu defâ, “Ehl-i sünnet ve’l-cemâat nedir?” diye En büyük âlim v
(ya’nî do ru yolda) olmanın lüzûm ve ehemmiyeti çok açıktır hem de âhıre e sizin dostlarınızız. Size, bu âhıre e ne slerin- sordular. “Benim ve Eshâbımın bulundu u yolda olanlardır.” “Müslümânlar
çünkü insanlar için en zor i lerden birisi, “istikâmet” üzere izin ho lanaca ı (nimetler) var; hem size, burada ne isterseniz buyurdu. Sünnet vel-cemâat âlimleri
olmak, “sırât-ı müstekîm”de bulunmaktır. var.” (Fussılet, 30-31) inanmaktır. kinci olarak,
En büyük âlim ve velîlerden olan mâm-ı Rabbânî Müceddid-i ilgili) bilgilerin
Âyet-i kerîmelerde ve hadîs-i erî erde geçen “istikâmet” “Rabb’imiz Allah’tır.” deyip sonra (dînin hükümlerine uyarak) Elf-i Sânî Ahmed Fârûkî Serhendî (kuddise sirruh) buyurmu - buyurmu tur. [ ’ti
kelimesinin tâm olarak manâsı nedir? istikâme e olanlar (do ru yolda gidenler var ya), onlara bir tur ki:
korku yoktur ve onlar mahzûn da olmayacaklardır.” “Allahü teâlânın bildirdi
Lügatlerde, sözlüklerde, “Düzgün bir yolda olmak”, ya’nî “Hakk “Onlar Cennetliktirler. ledikleri amellere mükâfât olarak “Ehl-i Sünnet i’tikâdı sana önce lâzım olan, ması lâzım olan bilgiler;
BİR VAKIF MEDENİYETİ ESERİ: “istikâmet”, bir terim (ta’bîr, ıstılâh) olarak, “Her i te i'tidâl orada ebedî kalacaklardır.” (Ahkâf, 13-14) Yetmi üç fırka var amma, Cehennemlik geri kalan, ibâdet bilgileridir. Bunla
yolda olmak, Hakk yola girmek” gibi ma’nâlara gelen
Müslümânlar hep sünnîdir, cümlenin reîsi Nu'mân,
dînin aslı ve temelidir; d
üzere bulunma, her çe it i te denge anlayı ı üzerinde olma;
Cennet ile müjdelendi, îmânda bunlara uyan.”
Ma’lûm oldu u üzere, Sevgili Peygamber’imiz, bir gün,
dalları ve yaprakları gibi
FIRKA-İ NÂCİYE ayrılmayıp dîn ve akıl dâiresinde yürüme, i lerde dîn ve aklın “ eyyebetnî sûretü Hûd: Hûd sûresi beni ihtiyârla ı (Saçı- brâhîm Hakkî Erzurumî de (rahmetullahi aleyh), bir iirinde düzeltmesi, Ehl-
do ruluk, dürüstlük, dürüst olma; adâlet ve do ruluktan
İSTANBUL EĞİTİM, KÜLTÜR VE
gibi inanması lâzımdır. Ce
ma-sakalıma ak dü ürdü.)” buyurmu tur. (Tirmizî, Tefsîru
öyle buyurmu tur:
sınırları içerisinde hareket etme” demektir.
Sûreti Hûd, 6; Hadîs no: 3.297).]
lanlar ancak bu i’tikâd üz
“Hudâ Rabb’im, nebim hakkâ Muhammed’dir Resûlüllah,
Yine bu kelimeye, “Verilen söze ba lılık, dînî ve dünyevî i lerde
Mektûbât-ı Rabbâniyye]
SOSYAL HİZMETLER VAKFI,
Sebebi soruldu unda Allahü teâlânın, orada, Sevgili Peygam-
Hem slâm dînidir dînim, kitâbımdır Kelâmullah,
kelimesi de “istikâmet”ten türemi tir.
DOĞRU İTİKATTA orta yolu takip etme” ma’nâları da verilmi tir. “Müstekîm” ber’imiz Muhammed Aleyhisselâm’a öyle bir emir verdi ini Akâidde, Ehl-i Sünnet oldu mezhebim, hamdolsun, “Kalbe gelen bütün mânevî
bize verseler fakat kalbim
zikretmi tir:
Amelde, Ebû Hanîfe mezhebi, mezhebim vallah.”
Yüce Rabb’imiz, bizlere her gün 5 vakit namazda, “sırât-ı
kendimi mahvolmu ve hâlim
“Bundan dolayı emrolundu un gibi istikâme e (dosdo ru) ol.
İSTANBUL İSLÂMÎ İLİMLER
Peygamber Efendimiz, Müslümanlar arasında îmânda ve i’tikâdda
felâketleri üzerime yı sal
müstekîm” üzere bulunmamız için duâ etmemizi emir buyur-
Beraberindeki tevbe edenler de (do ru olsunlar). A ırı gitme-
OLMANIN ÖNEMİ maktadır. “ stikâmet” masdarının ism-i fâili olan “müstekîm”; yin. Muhakkak ki O, bütün yaptıklarınızı görüp durmaktadır.” ayrılıkların felâket oldu unu bildirerek mâm-ı Tirmizî’nin rivâyet ile ere
e i i me hûr bir hadîs-i erî nde, “Benî srâîl (Yahûdîler),
“do ru olan, düzgün olan, e risi-bü rüsü olmayan, hakk olan”
(Hûd, 112)
“Ehl-i Sünnet i’tikâdında
yetmi bir fırkaya ayrılmı tı. Bunlardan yetmi i Cehennem’e
anlamında kullanılmaktadır. [Hanefî mezhebinde mutlak kırâat
AKADEMİSİ farz ama Fâtiha’nın okunması vâcibtir; afîî mezhebinde ise Peygamber Efendimiz, Mescid-i Nebevî’nin avlusunda, kalın gidip ancak bir fırkası kurtulmu tur. Nasârâ da (Hıristiyân- mâm-ı a’rânî de
mı tır.” [ mâm-ı Rabbânî,
lar), yetmi iki fırkaya ayrılmı tı. Yetmi biri Cehennem’e
Fâtiha’nın okunması, cenâze namazı da dâhil olmak üzere bütün
bir hat çizip kenarlarına da ince çizgiler çizdikten sonra, u
gitmi tir. Bir zaman sonra benim ümmetim de yetmi üç
namazlarda farzdır.]
âyet-i kerîmeyi okumu tur:
“Tasavvuf büyükleri ve fık
Prof. Dr. Ramazan Ayvallı “Sırât-ı müstekîm” ise, “Allah’ın dosdo ru yolu” anlamına gelir. Bu âyet-i kerîmede, “ te bu, benim sırât-ı müstekîmim stikâmetin kar ıtları; “hıyânet” [do rulu u bırakıp, ba kalarının fırkaya ayrılır. Bunlardan yetmi ikisi Cehennem’e gidip uyanlara efâat eder
yalnız bir fırka kurtulur.” buyurmu tur.
Münker ve Nekîr isimli iki
M. Ü. lahiyat Fak. Em. Ö r. Üyesi Zâten slâmın bir adı da, “Sırât-ı müstekîm”dir. Çünkü bu yol; (dosdo ru yolumdur), ona uyun. Ba ka yollara uymayın ki sizi her rek’atında, 40 defa Fâtiha Sûresi’ni okuyarak, “Allah’ım! Bizi, sırât-ı hukûkuna tecavüz etme, verilen sözde durmama ve ahde riâyet Eshâb-ı kirâm, bu bir fırkanın kimler oldu unu sordu unda,
müstekîme, do ru yola ilet.” diye duâ etmekteyiz.
e risi-bü rüsü olmayan, sa lam olan, dosdo ru yoldur.
stanbul slâmî limler Akademisi Ba kanı O'nun yolundan ayırmasın. (Allah, azâbından) korkarsınız diye etmeme], “sahtekârlık”, “yalancılık” ve “sapıklık” gibi vası ardır. “Cehennem’den kurtulan fırka, benim ve Eshâbımın gi i i büyükleri, kendilerin
size böyle tavsiye etmektedir.” (En'âm, 153) buyurulmu tur.
Sebaha in Kazaz Hak yola ula mak için “istikâmet”ten ba ka bir yol yoktur. Dînde Her gün 17 defa “farz”larda, 3 defa “vitir”de, 20 defa da CEHENNEM’DEN KURTULAN TEK FIR yolda gidenlerdir.” buyurdu. korkulu yerlerde kolladıkl
“sünnet”lerde olmak üzere, toplam 40 defa okudu umuz
ihlâslı olmak “istikamet”le (do rulukla) olabilir. Müslümân
korurlar. Bunlar, mezhep i
E itimci Yazar insan, istikâmet sâhibidir. Bu bakımdan “istikâmet” yüksek bir “Her kim de kendisine do ru yol (hüdâ, hidâyet) apaçık belli “Fâtiha-i erîfe”de, Cenâb-ı Hakk’a, “Bizi, (itikâd, söz, i ve mâm-ı Rabbânî (kuddise sirruh) buyurmu tur ki: er… Dört mezhep imâmından
olduktan sonra, Peygamber’e aykırı hareke e bulunur ve
makam; aynı zamanda zor bir görevdir. nanan ve inancının mü’minlerin yolundan ba kasına i ibâ ederse, uyar giderse ahlâkımızda) sırât-ı müstekîme hidâyetle / do ru yola ilet; Her fırka, her grup, benim yolum do ru diyor. mâm-ı Rabbânî “Âkıl (akıllı) ve bâli olan (ergenlik ya ına/ça ına ula an) her kavu ” [e
gere ini yerine getiren ki i, do ru insandır. onu, döndü ü sapıklıkta bırakırız. Âhire e de kendisini (Bizi, râzı oldu un ve en mükemmel kıldı ın mukaddes slâm Hazretleri buyuruyor ki: “Hadîs-i erî e, Müslümânların 73 erkek ve kadının birinci vazîfesi, Ehl-i Sünnet âlimlerinin ek ve üphe yokt
yazdıkları akâid bilgilerini/îmân bilgilerini/inanılacak eyleri
Allahü teâlâ, yüce kitâbı “Kur’ân-ı Kerîm”de, “Ey îmân edenler, Cehennem’e koyarız ki o, ne kötü bir dönü yeridir.” (Nisâ, 115) dîni ve en sevgili Peygamberinin yolu olan hak yolda sâbit fırkaya ayrılacakları bildirildi. Bu 73 fırkadan her biri, slâmiyet’e ö renmek ve bunlara uygun olarak inanmaktır. Kıyâme e Resûlu
eyle); kendilerine (fazlından ve ihsânından) ni’met verdi in /
uydu unu, Cehennem’den kurtulaca ı bildirilen bu fırkanın
Allah'tan korkun ve do rularla beraber olun” (Tevbe, 119) ve Bu âyet-i kerîmede, müminlerin yolundan sapanların ihsân, lütuf ve ikrâmda bulundu un (mes’ûd ve bahtiyâr) kendi fırkası oldu unu söylemektedir. Kur'ân-ı Kerîm’de meâlen ya’nî öldükten sonra Cehennem azâbından kurtulmak, onların kaynaktan aldılar.
“Ey inananlar, Allah'tan korkun ve do ru söz söyleyin” (Ahzâb, Cehennem’e gidecekleri açıkça bildiriliyor. kimselerin (ya’nî Peygamberler, sıddîklar, ehîdler ve velîler- buyuruluyor ki: bildirdiklerine inanmaya ba lıdır.” [Mektûbât-ı Rabbâniyye] kirâmdan ö rendile
0) buyurmaktadır. in) yoluna eri tir; (hakkı kabûl etmeyip küfre vardıklarından) ö rendiler. Böylece, Ehl-i
“O gün, yüzleri ate içinde kaynayıp çevrilirken, ‘Vâh bize! “Her fırka, do ru yolda oldu unu sanarak sevinmektedir.” Bir hadîs-i erîf meâli öyledir: “Ümmetim, 73 fırkaya ayrılacak- tevâtür yolu
Takvâ üzere ya ayanlara “istikâmeti do ru insan” derler. O; Ke ki Allah’a itâat etseydik, Peygambere de itâat etseydik!’ gazaba u rayanların (yahûdîlerin) ve sapmı ların, sapıkların [Mü’minûn, 53 ve Rûm, 32] tır. Bunlardan 72’si Cehennem’e gidecek, yalnız bir fırka kurtu- de i tireme
krinde, sözünde, i inde ve bütün davranı larında do rudur. diyeceklerdir.” (Hıristiyânların) yoluna de il.” (Âmîn = Kabûl buyur lacaktır. Cehennem’den kurtulacak olan tek fırka, benim ve anlamak, do rul
Müslümân, Hazret-i Peygamberi kendisine örnek alır. Sevgili Allah’ım!) [Fâtiha, 6-7] diye duâ etmekteyiz, yalvarıp yakarmak- Bu çe itli fırkalar arasında kurtulu fırkasının alâmetini Peygam- Eshâbımın yolunda gidenlerdir.” [Tirmizî, bn-i Mâce]
Peygamber’imiz ise do rulu un örne i idi. Dîn ve dünyâ ile ilgili “Yine öyle diyecekler: ‘Ey Rabb’imiz! Do rusu bizler, beyler- tayız. ber Efendimiz bildirmi tir: “Bu fırkada olanlar, benim ve Amelde dört mezhebin imâml
vazîfelerini, emrolundu u gibi yapmaya çalı an bir Müslümân, imize ve büyüklerimize itâat e ik de onlar bizi yanlı yola Eshâbımın gi i i yolda bulunanlardır.” [Tirmizî] “Ehl-i Sünnet vel-cemâat”, “sünnet ve cemâat ehli” demektir. ve’l-cemâat mezh
dosdo ru bir insandır. Bu sıfatlara sâhip olan bir kimse, toplumun götürdüler.” ST KÂME E OLMANIN Eshâb-ı kirâm, Peygamber Efendimiz’in cemâatidir. Sünnet de
en de erli bir ferdidir. “Ey Rabb’imiz! Onlara azâbın iki katlısını (2 katını) ver ve (DO RULU UN, DO RU YOLDA OLMANIN) ÖNEM Peygamber Efendimiz, kendini söyledikten sonra, Eshâb-ı kirâmı da Peygamber Efendimiz’in yolu demektir.
söylemesine lüzûm olmadı ı hâlde, bunları da söylemesi, “Benim
Dârul-fünûn müderrislerinden Seyyid Abdülhakîm Efendi onları büyük bir la’netle la’netle (rahmetinden uzakla tır).” Do ruluk; dü üncede, sözde ve davranı ta gerçekle ir. yi insanın yolum, Eshâbımın gi i i yoldur. Kurtulu yolu, yalnız Eshâbımın Demek ki, “Ben, sâdece Kur’ân’a ve sünnete yapı ırım!” demek
Hazretleri’nin her hâli istikâmet üzere idi. “ stikâmet yâni Allahü (Ahzâb, 66-67-68) vası arı arasında en ba ta do ruluk yer almı ve Müslümânların gi i i yoldur.” demektir. Eshâb-ı kirâmın yolunda giden, elbe e yetmiyor. Eshâb-ı kirâmı sevmek ve onların yolunda olmak da
teâlânın be endi i do ru yol üzere olmak, kerâmetin Yine Peygamber Efendimiz, “Bana slâm’a dâir bir ey söyle, temel prensiplerinden olmu tur. Allah'tan gerçek manada Ehl-i sünnet vel-cemâat fırkasıdır. Cehennem’den kurtulan fırka, ar ır. Peygamber Efendimiz, “Sadece benim yolumdan gidenler
üstündedir.” sözünü sık sık tekrâr ederdi. artık o konuda, sizden ba kasına hiçbir kimseye, hiçbir ey korkmak, iyili e yönelmek, râhatlık ve gönül huzûru duymak, yalnız bunlardır.” (Mektûbât-ı Rabbâniyye, C. 1, m. 80) Cennetliktir.” demedi. “Benim ve Eshâbımın yolunda gidenler.”
ancak do rulukla mümkündür.
buyurdu. Bu çok önemli bir inceliktir. Eshâb-ı kirâmın tamâmını
Do ruluk (istikâmet); insanın, Allah'a kar ı yerine getirmek için sormayayım.” eklinde nasîhat isteyen bir sahâbîye, “Kul âmentü Bugün çok kimse de kendilerinin Ehl-i sünnet oldu unu söylüyor. sevmek, sâdece Ehl-i sünnet fırkasına nasip olmu tur. u hâlde,
önceden verdi i bir mîsâk, bir ahid, bir sözdür. nsan, bu billah, sümme’stekım”: “Allah’a inandım de, sonra da “Sıdk” ve “istikâmet” kelimelerinin kar ılı ı olan do ruluk, Bu bakımdan Ehl-i sünnet i’tikâdının ne oldu unu bilmek ar ır. do ru yolda olmanın ölçüsü, Resûlullah’ın ve Eshâbının yolunda
yaratılı ahdine vefâ gösterdi i ölçüde sâdıktır; sadâkatın istikâme e ol.” buyurmu tur. ahlâkî vası arın hepsinin kendisinde toplandı ı bir rûh hâlidir. Bu bilindikten sonra do ruyu, hakkı bilmek zor olmaz. olmaktır.
mükâfâtı da verilecektir (Ahzâb, 23-24). Kur'an-ı Kerîm’de do ruluk, en geni ekilde fayda ve hikmetleri-
ST KÂMET N EHEMM YET , ÖNEM yle açıklanmı tır. Allah’a, âhirete, meleklere ve kitaplara îmân Sevgili Peygamber’imiz, mâm ehristânî’nin “El-Milel mâm Mâtürîdî’nin akâid ve fıkıhta talebesi olan bnül-hakîm
Kur’ân-ı Kerîm’de buyurulmu tur ki, “Gerçekten ‘Rabbimiz edenler; mallarını akrabâya, yetîmlere, yoksullara, yolda ve’n-Nihal” isimli kitâbının ba ında geçen hadîs-i erî nde: Semerkandî de “es-Sevâdül-A’zam” isimli kitâbının ön
Allah’tır.’ deyip de sonra istikâmet üzere olanlar (sebât Ma’lûmdur ki “istikâmet” çok mühim çünkü insanlar için en zor kalmı lara, dilenenlere, esîrlere harcayanlar; namazı kılan, zekâtı “Ümmetim yetmi üç fırkaya ayrılacaktır. Bunlardan bir fırka sözünde bunu zikretmi tir. “Ehl-i Sünnet ’tikâdı”: “Peygam-
gösterenler ve sâlih amel i leyenler var ya), onların üzerlerine i lerden birisi, “istikâmet” üzere olmak, “sırât-ı müstekîm”de veren, sözünde duran ve sabredenler “do rular” ve “takvâ sâhibi kurtulacak, di erleri helâk olacaktır.” buyurdu. Bunun üzerine, ber Efendimiz’in ve Eshâb-ı kirâmının (arkada larının) ve
(ölüm anında veya deh et hâlinde), ‘Korkmayın, mahzûn da bulunmaktır. ki iler” olarak nitelendirilmi lerdir. Ayrıca istikâmet (do ruluk), Eshâb-ı kirâm, “Kurtulan fırka hangisidir?” diye sordular. O da, onların yolunda bulunan slâm âlimlerinin bildirdikleri do ru
olmayın; va’d olundu unuz Cennet’le ne ’elenin.’ diye Müslümânların ortak vasfı olarak tanımlanmı tır (el-Bakara, 177; “Ehl-i sünnet vel cemaa ir.” cevâbını verdi. i’tikâd, inanı tır.”
melekler ineceklerdir.” Nitekim biz Müslümânlar, bilindi i gibi, her gün 5 vakit namazımızın el-Ahzâb, 35; el-Fâtiha, 6).
AKADEMİ I 4