Page 54 - Akademi Dergisi Ocak
P. 54

Din bilgilerini ö renmek ve yapmak, her Müslüman’a lâzımdır.                                                                           slâm üniversitelerinde ö renmi ler; ha â Papa Sylvester gibi  veyâ teknik bir inki âf varsa bunlar ancak Müslüman
                                                                                                                                                   Yani “farz-ı ayn”dır. Fen bilgilerinden lâzım olanları yalnız bu i le                                                                 Hristiyan din adamları bile Endülüs Üniversitelerinde  üniversitelerinde ö reniliyordu. [Osmanlı devletinde sayısız ilim
                                                                                                                                                   me gul olanların ö renmeleri ve yapmaları lâzımdır. Yani “farz-ı                                                                      okumu lardır. Bugün hâlâ Avrupa dillerinde kimyaya, “chemie” ve  ve fen adamları yeti ti. Bunların bugünkü medeniyete yaptı ı
                                                                                                                                                   kifâye” denilmektedir. Nakil yolu ile edinilen bilgiler, yani din                                                                     cebire [Arabî El-cebir kelime- sinden]  “al-gebra” ismi  büyük hizmetler, bıraktıkları kıymetli kitaplarından anla ılmak-
                                                                                                                                                   bilgileri çok yüksektir. Aklın, insan dima ı gücünün dı ında ve                                                                       verilmektedir.  Çünkü bu  ilimler,  evvelâ  Müslüman  Araplar  tadır. Bunlardan biri,  stanbul’da Yavuz Sultân Selîm Câmii’nin
                                                                                                                                                   üstündedir. Bunlar, hiçbir zamanda, kimse tarafından                                                                                  tarafından  dünyaya ö retilmi tir.  Avrupalılar,  dünyayı  tepsi  gibi  Muvakkiti ve reîs-ül-müneccimîn olan Mustafâ bin Alî Efendi’dir
                                                                                                                                                   de i tirilemez.  “Dinde reform olmaz.” sözünün ma’nâsı da                                                                             düz ve etrafı duvarlarla çevrili zannederken Müslümanlar, ilk  “rahime-hullahü teâlâ”. 979 [m. 1571]de vefat etmi tir.
                                                                                                                                                   budur.  Akıl  ile  elde  edilen  bilgileri,   slamiyet  yasaklamamı ,                                                                 olarak, dünyanın kürevî [yuvarlak] oldu unu  ve  döndü ünü  “ ’lâm-ül-ibâd” ismindeki co rafya ve “Teshîl-ül-mîkat fî-ilm-
                                                                                                                                                   sınırlamamı   ancak  bunların nakil bilgileri  ile  ö renilmesini  ve                                                                 buldular. Mûsul civarında, Sincar  sahrâsında, tûl dâireleri  il-evkât”, “Teysîr-il-kevâkib”, “Kifâyet-ül- vakt fî-rub’-i dâire”
                                                                                                                                                   sonuçlarının ahkâm-ı  slâmiyye’ye uygun, insanlara faydalı olarak                                                                     [meridyenin] uzunlu unu  ölçtüler ve bugünkü rakamları elde  astronomi kitaplarında  a ılacak bilgiler vardır. 874 [m. 1469]da
                                                                                                                                                   kullanılmasını; zulüm, i kence, felâket vâsıtası yapılmamasını                                                                        e iler. Bundan ba ka, Müslüman Araplar, son derecede cahil ve  vefât etmi  olan Abdül’azîz Vefâî’nin “rahime-hullahü teâlâ”
                                                                                                                                                   emretmi tir.  Müslümanlar,  birçok  fen  vâsıtası yapmı lar ve                                                                        mutaassıp olan  Kurûn-u  Vüstâ [Orta Ça ] papazlarının men
                                                                                                                                                   kullanmı lardır. Pusula 687 [m. 1288]’de ke fedildi.   neli tüfek                                                                     e i i, eski Yunan ve Roma felsefe kitaplarının tercümesi i ini ele
                                                                                                                                                   1282 [m. 1866]’da ve top 762 [m. 1361]’de ke fedildi ve Fâtih                                                                         almı  ve bunların ortadan kalkmasına, yok olup gitmesine mâni
                                                                                                                                                   tarafından kullanıldı. Fen,  “Mahlûkları, hâdiseleri görmek,                                                                          olmu lardır. Bugün, insa ı Hristiyanların kabul e i i gibi hakikî
                                                                                                                                                   inceleyip anlamak ve deneyip benzerini yapmak.” demektir ki                                                                           Rönesans, yanî (Eski kıymetli ilimlerin avdet etmesi)  talya’da
                                                                                                                                                   bu üçünü de Kur’ân-ı Kerîm emretmektedir. Meselâ liselerde                                                                            de il, Abbâsîler zamanında, Arabistan’da ba lamı tır ki Avru-
                                                                                                                                                   okunan bütün fen bilgileri, kimya, biyoloji kitapları, ilk                                                                            pa’daki Rönesans’tan çok çok öncedir.  nsa ı bir Avrupalının
                                                                                                                                                   sahîfelerinde, “Dersimizin esâsı,  mü âhede [gözlem],  tetkik                                                                         Müslüman memleketlerindeki fennî çalı malar hakkında ne re i i
            İlim, Müminin Yitik Malıdır, Onu Nerede Bulursa Alsın.                                                                                 [inceleme] ve tecrübedir [deneme]” diyor. Yani fen derslerinin                                                                        bir makale var. Bu makaleyi yazan  Jean Ferrera isminde bir
                                                                                                                                                                                                                                                                                         Fransız olup  makale  “Science et Vie” dergisinin 724 sayılı
                                                                                                                                                   esası, bu üç  eydir. Hâlbuki, bu üçü de  slamiyet’in emre i i
            İSLAMİYET  VE İLİM                                                                                                                      eylerdir. Yani dînimiz, fen bilgilerini emretmektedir. Kur’ân-ı   bilgisi.” Yani ilimler içinde en lüzumlusu, rûhu koruyan din bilgisi   nüshasında Ocak 1978 yılında ne redilmi tir. Makalenin ba lı ı:
                                                                                                                                                                                                        ve bedeni koruyan sıhhat bilgisidir diyerek her  eyden önce, rûhun
                                                                                                                                                                                                                                                                                         “Les Universites du Petrole = Petrol üniversiteleri”dir. Ferrera
                                                                                                                                                   Kerîm’in çok yerinde, tabiatı yani mahlûkâtı, canlı ve cansız
                                                                                                                                                                                                        ve bedenin zindeli ine çalı mak lâzım geldi ini emir buyurdu. Bu
                                                                                            Saim Kökçü                                             varlıkları görmek, incelemek emredilmektedir. Eshâb-ı kirâm   hadis-i  erif,  “Riyâd-un  Nâsıhîn üç yüz seksen birinci [381]          makalesinin bir bölümünde  öyle diyor: “Muhammed “sallallahü
                                                                                                                                                                                                                                                                                         aleyhi ve sellem”, 632 senesinde Medine’de sevgili zevcesi Âi e’nin
                                                                                                                                                   “aleyhimürrıdvân”, bir gün Peygamber’imize “sallallahü aleyhi ve
                                                                                                                                                                                                        sahîfesinde yazılıdır ve  “Zübdet-ül-ahbâr”dan aldı ını
                                                                                            E itimci Yazar                                         sellem” sordu: “Yemene gidenlerimiz,  orada hurma a açlarını,   bildirmektedir. Bunun,  mâm-ı  â î’nin “rahmetullahi teâlâ aleyh”     kolları arasında vefat e i. Onu takip eden senelerde, bugün Suudî
                                                                                                                                                   ba ka türlü a ıladıklarını ve daha iyi hurma aldıklarını gördük. Biz   sözü oldu unu bildirenler de vardır. Bu büyük imâmın her sözü,   Arabistan denilen yerden hareket eden Müslümanlar, Atlantik  “Kifâyet-ül-vakt li- ma’rifet-i dâir” kitabı da bugünkü
                                                                                                                                                   Medine’deki a açlarımızı babalarımızdan gördü ümüz gibi mi                                                                            Okyanusu’ndan Amur Nehri’ne kadar geni leyen çok büyük bir  astronomiyi anlatmaktadır.] Memûn Halife zamanında Ba dat’ta
          slamiyet; ilmi daimâ medh, Müslümanları daimâ ilme te vik   bilgilere  “ulûm-i islâmiyye” Müslümanlık bilgileri denir. Bu                a ılayalım, yoksa Yemen’de gördü ümüz gibi a ılayıp da daha iyi ve   âyet-i kerîme ve hadîs-i  erî erin açıklamasıdır.  slamiyet; beden    slam  mparatorlu u kurdular. Müslümanlar son derecede  yeti en,  hesâb, hendese ve ilm-i heyet âlimi üç karde ten
         etmi tir.  slamiyet, ilmin  tâ  kendisidir.  Kur’ân-ı  Kerîm’in  birçok   bilgilerin kimini ö renmek farzdır, kimini ö renmek sünnet, bir                                                      bilgisini, din bilgisinden önce ö renmeyi emrediyor. Çünkü bütün                 kuvvetli, sabırlı, cesur olmakla beraber, harbleri kazanınca büyük  Muhammed bin Mûsâ  Harezmî, güne in irtifâ’ını ve Arz’ın
         yeri; ilmi emretmekte, ilim adamlarını övmektedir. Zümer Sûresi,   kısmını ö renmek de mubâhtır.  slâm bilgileri, ba lıca iki büyük       daha bol mu elde edelim?” Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem”,   iyilikler, bedenin sa lam olması ile yapılabilir. Bütün dinleri iyi   merhamet gösteriyorlardı. Geçtikleri her yerde, birço umuzun  Ekvator uzunlu unu ölçmü  ve namaz vakitlerini tayin eden
                                                                                                                                                   bunlara  öyle diyebilirdi: “Biraz bekleyin! Cebrâîl ‘aleyhisselâm’
         dokuzuncu âyet-i kerîmesinde meâlen, “Bilenlerle bilmeyenler   kısma ayrılır: Birincisi “ulûm-i nakliyye”dir. Bunlara “din bilgileri”                                                          incelemi  olan  ngiliz ilim adamlarından Lord Davenport,                         hâlâ bilmedi i büyüklükte, bir medeniyet kurdular. Ba dât’tan  üsturlâb (rub’ı dâire) âletlerini yapmı tır. Cebir ilmindeki kitabı
         bir olur mu? Bilen elbe e kıymetlidir.” buyurulmu tur.   de denir. Ehl-i sünnet âlimleri, bu bilgileri, Eshâb-ı kirâmdan, onlar           gelince ona sorar, anlar, size bildiririm.” veya “Biraz dü üneyim.   yirminci asır ba larında Londra’da bastırdı ı  “Hazret-i         Kurtuba’ya kadar geni  bir sâhada kurulmu  olan  slam   ngilizceye ve “Üsturlâb” kitabı Latinceye tercüme edilmi tir. 233
                                                                                                                                                   Allahü Teâlâ, kalbime do rusunu bildirir. Ben de size söylerim.”
         Resûlullah’ın “sallallahü aleyhi  ve sellem” ilmi  öven  ve te vik   da Resûlullah’tan ö rendiler. Din bilgileri de ikiye ayrılır: Zâhirî                                                      Muhammed ve Kur’ân-ı Kerîm” ismindeki  ngilizce kitabında                        üniversiteleri, o zaman çok bilgisiz olan Avrupalıların tanıma-  [m. 847]de vefat etmi tir. Müslüman astronomlar dünyanın küre
         buyuran sözleri pek çoktur ve me hurdur. Meselâ “ hyâ-ül’ulûm”   ilimler ve bâtınî ilimler. Birincilere, “îmân bilgileri” ve “fıkıh       demedi ve “Tecrübe edin, deneyin! Bir kısım a açları,    slamiyet’in ilme te viki ve Müslümanların ilme hizmetleri                    dıkları ve ha â ortadan kaldırmaya çalı tıkları eski medeniyetleri   eklinde oldu unu ispat ederek Avrupalıların, “Dünyâ tepsi gibidir,
                                                                                                                                                   babalarınızın usûlü ile, ba ka a açları da Yemen’de
         ve “Mevdû’ât-ül’ulûm” kitaplarında, ilmin fazileti anlatılırken,   bilgileri” veya “ahkâm-ı islâmiyye”, ikincilere “tasavvuf bilgi-                                                            hususunda diyor ki: “ lim davasına Müslümanlar kadar ba lı ve                    yeniden canlandırdı. Ptoleme’nun [Batlemyus], Euclide’in  denizlerde çok gidilirse a a ı dü ülür.” inancını yıktılar. Do ru bir
         “ lmi, Çin’de de olsa alınız!” hadîs-i  erî  yazılıdır. Yani dünyanın   leri” veya “ma’rifet” denir. Îmân bilgileri ve ahkâm-ı islâmiyye   ö rendi iniz usûl ile a ılayın! Hangisi daha iyi hurma verirse   saygılı hiç  bir  millet  gelmemi tir denilebilir. Muhammed         (Oyklid), Archimed’in eserlerini Arabî’ye tercüme eden   ekilde arzın çevresini ölçmeyi ba ardılar. Avrupalılara birçok  ey
                                                                                                                                                   her zaman o usûl ile yapın!”  buyurdu.  Yani  tecrübeyi,  fennin
         en uzak yerinde ve kâ rlerde de olsa gidip ilim ö reniniz! “Bu   bilgileri; mür idlerden, akâid ve fıkıh kitaplarından ö renilir.                                                              Aleyhisselâm’ın pek çok hadisleri, samimî bir ilim te vikçisidir ve              Müslümanlar, bunlarla birlikte Hint fen adamlarının da eserlerini  ö reten ve Rönesans’ı hazırlayan Abbâsî  mparatorlu u, ne yazık ki
         gâvur îcâdıdır, istemem!” demeyiniz. Bir hadis-i  eri e de,   Ma’rifet; kalblere, mür idlerin kalblerinden akar, gelir.  slâm             esası olan tecrübeye güvenmeyi emir buyurdu. Kendisi melekten   ilme saygı ile doludur.  slamiyet; ilme, maldan daha çok kıymet       kendi dillerine naklederek onları da tetkik e iler ve bunları bütün  yava  yava  parçalanmaya ba ladı ve 656 [m. 1258]de Mo ollar
                                                                                                                                                   anlar veya mübarek kalbine elbe e do ar idi. Fakat dünyanın her
         “Be ikten mezara kadar ilim ö reniniz, çalı ınız!” buyuruldu.   bilgilerinin ikinci kısmı “ulûm-i akliyye”dir. Yani fen bilgileridir.                                                          vermi tir. Muhammed Aleyhisselâm, daimâ ilim ö renmeyi ve                        dünyaya ne re iler.  Sekizinci  asırda  ilk  defa  olarak  Ba dâd’ı zapt e iler. Yakıp yıktılar ve böylece Müslümanların
         Yani bir aya ı mezarda olan seksenlik  ihtiyarın da  çalı ması   Canlıları ö retene “ulûm-i tıbbiyye”, cansızları ö retene “ulûm-i        tarafında, kıyamete kadar gelecek Müslümanların, tecrübeye,   ilmi yaymayı emretmi , eshâbı da bu yolda çalı mı lardır.  slâm         Aix-la-Chapellede Charlemagne Sarayı’nı, Halîfe Hârûnürre îd  kurdukları büyük medeniyet ortadan kalktı. Acabâ  imdi vaziyet
                                                                                                                                                   fenne güvenmelerini  i aret  buyurdu.  Hurma  a açlarını a ılama
         lâzımdır. Ö renmesi ibade ir. Bir defa da, “Yarın ölecekmi  gibi   hikemiyye” denir. Semâları, yıldızları ö reten ilme “ulûm-i fele-                                                           dîni, bütün yeniliklerin devamlı takip edilmesini ve her gün yeni                nâmına ziyarete gelmi  olan Müslümanlar, saraydaki insanların  nasıldır?  slam medeniyetinde yeni bir Rönesans (yeniden
         âhirete ve hiç ölmeyecekmi  gibi  dünya  i lerine çalı ınız!”   kiyye”, arz [yer küresi ile alakalı] bilgilerine “ulûm-i tabî’ıyye”       kıssası  “Kimyâ-i Se’âdet”te  ve “Ma’rifetnâme”nin 118.    eyler ke fetmeyi, ilerlemeyi emreden bir dindir. Bundan dolayı,            bilgisizli ine ve ço unun okuma yazma bilmedi ine hayre e  canlanma) beklenebilir mi? Kurûn-u Vüstâda (Orta Ça ’da)
         buyurdu. Bir hadis-i  eri e,  “Bilerek yapılan az bir ibadet,   demi lerdir. Ulûm-i akliyye; matematik, mantık ve tecrübeye               sahîfesinde yazılıdır. Müslümanlar her zaman güçlü olmaya    slamiyet’in ba langıcından itibaren, ilim adamlarına çok                 kalmı lardı. Müslümanlar, dokuzuncu asırda Avrupalılara ilk  Müslümanlar; altın, kıymetli baharat ve kokulu a açlar (öd a acı,
         bilmeyerek yapılan çok ibade en daha iyidir!” buyurdu. Bir   dayanan bilgilerdir. Bunlar, his organları ile duyularak, akıl ile           mecbur ve mahkumdur. Çünkü  slam dü manları, ellerinden   ehemmiyet verilmi ; ilmî, fennî ve teknik tecrübeler yapılmı ;              olarak rakamları ve sıfırı ö re iler. Vâkıa, “sıfır” ilk olarak Hintliler  günnük  ve  benzerleri)  ararlar,  bunların  bir  kısmını  Avrupalılara
         kere de,  “ eytanın bir âlimden korkması, câhil olan bin   incelenerek, tecrübe ve hesâb edilerek elde edilir. Bu bilgiler, din           gelirse Müslümanları ezer, imhâ eder. Veyahut Müslümanları,   Müslüman Araplar tıpta, kimyada, astronomide, co rafyada,               tarafından bulunmu tu. Fakat onu Avrupalılara, Müslümanlar  ihraç ederlerdi. (Süleymân “aleyhisselâm” zamanında oldu u gibi.)
         âbidden korkmasından daha çoktur!” buyurdu. Ba ka bir   bilgilerinin anla ılmasına ve onların tatbîk edilmesine yardımcı-                 kendi uydurdukları yola sokarlar.  slamiyet; fâideli olan her ilmi,   tarihte, edebiya a, matematikte, mühendislikte, mimarlıkta ve   nakleyledi. Bunun gibi, müsellesât ilmini [trigonometriyi] de  Bugün siyah altın yanî petrol, bunların yerini tutmu tur. Kuveyt
         hadis-i  eri e de Sevgili Peygamberimiz “sallallahü aleyhi ve   dırlar. Bu bakımdan lüzumludurlar. Bunlar, zamanla artar, de i ir,        her fenni ve her tecrübeyi emreden bir dindir. Müslümanlar, fenni   bunların hepsinin temeli olan güzel ahlâk ve ictimâ’î [sosyal]    Avrupalılara ö reten yine Müslümanlar oldu. Önce, sinüs [ceyb]  Tetkik (Ara tırma) Merkezi Müdürü Prof. Muhammed el  amalî
         sellem”, “Nerede ilim varsa orada Müslümanlık vardır. Nerede   ilerler. Bunun içindir ki, “Tekmîl-i sınâ’ât, telâhuk-ı e âr iledir.”      sever; fen adamının tecrübelerine inanır. Fakat fen adamıyım diyen   bilgilerde, en mükemmel dereceye vâsıl olmu lar; bugün dahî      ve cosinüs [teceyyüb]ü, sonraları ise, bütün müsellesâtı [trigo-   öyle  anla ı: “Her  eyden  evvel; ilim, fen alanında ilerlememiz
         ilim yoksa orada  slamiyet yoktur.” buyurmaktadır.  slamiyet’te   buyurulmu tur. Bu, “Sanatın, fennin, tekni in ilerlemesi;  kirlerin,    fen  taklitçilerinin  i iralarına,  yalanlarına  aldanmaz.  ta’zîm ile yâd  edilen  kıymetli  âlimler,  hakîmler, mütehassıslar,      nometriyi] Avrupalılar, Müslüman üniversitelerinde ö rendiler.  lazımdır. Bunun için ilmî, fennî tetkikatımızı sıkla tırmamız, bir
         ilim, ibadet ile ve âlimin mürekkebi,  ehîdlerin kanı ile müsâvî   deneylerin birbirlerine eklenmesi ile olur.” ma’nâsındadır.  slâm      Peygamberimiz “sallallahü aleyhi ve sellem”, tıp bilgisini de çe itli   üstâdlar yeti tirmi ler; dünyanın hocası, medeniyetin rehberleri   Dokuzuncu asırdan on ikinci asra kadar, dünyada ne kadar ilmî  yandan da ilim adamı yeti tirmemiz îcâb etmektedir.”
         tutulmaktadır. Müslümanların bilmesi, ö renmesi lâzım olan   âlimi olmak için  slamî ilimlerin her ikisini de ö renmek lâzımdır.           ekillerde medh buyurdu. Meselâ, “ lim ikidir: beden bilgisi, din   olmu lardır. O zaman, yarı vah î olan Avrupalılar, fennî bilgilerini

         AKADEMİ  I  52
   49   50   51   52   53   54   55   56   57   58   59